Şakir Diclehan Yazdı: Yaşar Alparslan ya da Aslan’ın Ölümü

Doğu ülkelerindeki aydınları birkaç bölüme ayırmak mümkündür. Birincisi: Topluluğun gidişini unutmuş ve olura uyan aydın. İkincisi: Olura karşı...

Doğu ülkelerindeki aydınları birkaç bölüme ayırmak mümkündür. Birincisi: Topluluğun gidişini unutmuş ve olura uyan aydın. İkincisi: Olura karşı olan aydın. Üçüncüsü: Oluru az bulan aydın. Biz, bu yazımızda depremle Kahramanmaraş'ta vefat edip dünyasını değiştiren merhum Yaşar Alparslan'ı ait olduğu yere oturtmaya çalışacağız.

Bir bölgeyi içine alacak şekilde on ilde etkisini gösteren deprem, sadece binaları yıkmakla kalmamış, birçok değerimizin yok olmasına, birçok aydını, bu fani dünyadan koparıp göçüne de neden olmuştur. Bunlardan biri de kuşkusuz Yaşar Alparslan'dır. O geriye dönen değildi, ileriyi gören, milletinin ve insanlığın büyük ve asil bir tarihi olan topluluklardan biri olduğunu anlayan ve inanan aydınlardan biriydi. Ülkede, milletin kendine dönmesini, önce var olması gerektiğini ve bir kere var olduktan sonra da, belki alçak gönüllü ama şahsiyetli ve diriltici yeni bir dünya görüşüyle, kendine has bir yaşayış tarzı kurması gerektiğini savunanlardan biriydi.

İnsan, ilkin aslan olmalı, bunun için de aslan olduğuna inanmalı, insanlığın yuva şartlarını kurmalı, aslanın eğitim sistemlerini benimsemeli, çocukları, aslan sütü olan "Hakikat"la beslemelidir. Yaşar Alparslan da böyle yaratılışta bir insandı. Bu depremde, onun ruhu bir kartal gibi Ahır dağı üzerinden uçup gitti. Orada arkadan gelecek maneviyatı güçlü bir neslin ve kültürün öncüsü ve bekçisi olarak karlı dağlar üstünden süzülüp ebedi aleme göçtü. Şair Âmiki'nin dediği gibi:

"Defn olur ise zîr-i zemîne ne gam ebdân

Ervâh hele âlem-i bâlâya giderler

(Bedenler, toprak altına defin edilirse ne gam! Ruhlar, öncelikle yüksek âleme giderler)

*

Sanman ki abes yire telef oldı gidenler

Geldikleri yirden yine oraya giderler"

(Bu gidenlerin, boş yere yok olup gittiklerini sanma. Geldikleri asıl vatanlarına geri dönmektedirler)

NOT: Aşağıya, bir ay önce Yaşar Alparslan'la ilgili olarak bir dergi için yazdığım ve neşredilen yazıyı onun ruhuna ithaf ederek paylaşmak istiyorum.

ŞEHİRLERİN KÜLTÜR ELÇİLERİ

Her medeniyet, beraberinde bir şehir getirmiştir. medeniyetlerin kendilerine özgü şehirleri vardır. Bu, yalnız mimari üslup bakımından değil, Hayat üslubu bakımından da göze çarpan bir özelliktir.

Şehirleri gelecek nesillere aktaran, kuşkusuz o şehrin kültür elçileridir. Şehir ve kültür dergisinin geçen sayısında İstanbul'un ve Diyarbakır'ın kültür elçilerini yazmıştık. Bu sayımızda, aynı konuyu işleyerek Kahramanmaraş ve Van kültür elçilerini yazmaya devam edeceğiz.

Kahramanmaraş Kültür Elçisi: Yaşar Alparslan

İslam’ın inanç ve kültür boyutunun doğal görünümü şeklinde ortaya çıkan tarih, sanat, edebiyat ve düşünce alanında ortaya koyduğu eserlerle ünlenen Kahramanmaraş’a kazandırdığı kitaplar için Yaşar Alparslan’a ayrı bir sayfa açmak durumundayız. Bu kentin geçmişinde yaşanan olay ve değerleri gün ışığına çıkarılıp hazırlanmasında büyük hizmeti geçen Yaşar Alparslan, Maraş doğumlu, ilahiyat kökenli emekli bir öğretmendir. Birkaç görüşmemizde, bize olağanüstü ilgi göstermiş, cömertliğine tanıklık etmiş ve ihtiyaç sahibi insanlara kol kanat germekte olduğuna tanıklık etmiştik.

Şair ve araştırmacı Yaşar Alparslan, 1947’de Maraş’ta doğar. İlk olarak Bahçeci Hoca diye bilinen zattan okumaya başlar. Çocuk yaşta Hâfız olur. Maraş’ta Arapça okutabilecek herkesten okuyabildiği kadar Arapça okur. Dışardan sınavlara girip ilkokulu iki yılda okumayı başarır. Maraş İmam - Hatibi Okulunu bitirir. Dışardan lise imtihanlarına girerek diploma almaya hak kazanır. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünü bitirir. Ayrıca kazandığı halde hastalığı sebebiyle İstanbul Üniversitesinin Tarih bölümünü okuyamaz. Afşin Lisesi’nde öğretmenlik mesleğine başlar. Maraş İmam-Hatip Lisesi ve Endüstri Meslek Liselerinde Din Kültürü öğretmenliği yapar. 1997’de emekli olur.

Yazmaya erken yaşlarda başlayan Alparslan, Genç yaşta iken eserler kaleme alır. Fakat imkânsızlık nedeniyle bunları yayınlayamaz. Okumayı ve kitap arşivlemeyi kendine iş edinir.

Yazı ve şiir çalışmalarını çeşitli dergilerde ve gazetelerde neşreder. Yazılarında kendi isminin yanı sıra Veziroğlu ve Ceridoğlu gibi mahlas ve takma isimler kullanır.

Bir proje içerisinde 2008 yılı başında Maraş tarihi ile ilgili kitaplar neşretmeye başlar. İşte kültür hayatının en önemli bir dönüm noktasıdır Alparslan için…

Şehrin kuzeyindeki Ahır Dağı’ndan başlayan ve güneyindeki Amik Ovasının başlangıç noktasında yer alan Kömürler’e (şimdiki Nurdağı) kadar uzanan bölgede esen Poyraz yeline, Maraşlılarca, Hacı Poyraz deniliyormuş... Tozu dumana katan, ne varsa savuran, önüne çıkanları sürükleyen, iğne deliğine kadar en ince ve hassas yerlere giren, kurutan, hele kışsa akan her şeyi buz kesen bir rüzgârdır bu Hacı Poyraz… Maraşlının ağzıyla, insanı “çalgın eden” bir yel…

Bu açıdan bakıldığında, kimi tarih dönemlerinde, soy sanatçı, edebiyatçı, şair, düşünür ve aksiyon adamı, çalgın olarak görülmüş, algılanmış, tanımlanmış ve nitelendirilmiştir zaman zaman. Sezai Karakoç’un ifadesiyle: “Maraşlı: şakacı, güler yüzlü, çocukla çocuklaşan, daha doğrusu çocuklaşmak için adeta bahane arayan, yiğit, gönlü temiz bir halk insanıdır. Fazla hesap kitaba yanaşmaz. Katışıklık ve karmaşıklığı kabul etmez. Sık sık “abov!”larıyla hayretini tatlı bir şekilde belli etmeyi sever.”

Üstat Necip Fazıl, ünlü Sakarya Türküsü’nde, kendisi de Maraş kökenli olduğundan, bir tespit yaparken: “Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!” şeklindeki dizesi, oldukça anlamlıdır. Allah yolunun divanesi ya da Maraşlının ağzıyla “çalgın”a bürünmek ve böyle bir kimlikle ortaya çıkmak, bir kader işi olsa gerek.

Yaşar Alparslan, sessiz, sedasız, gösterişsiz ama ciddi ve anlamlı, uyarıcı ve bilgilendirici bir yöntemle, onlarca eserin gün ışığına çıkarılmasını sağlamış bir Maraş sevdalısıdır. Zaten aşk ve sevda olmadan hiçbir işte başarı sağlanamaz. Ülkü adamının bütün ömrü, kitap ve araştırmayla geçer.

Yaşar Alparslan, kendi yapısı ve yeteneği de bu duruma uygun olduğundan, bazı eserleri kendisi hazırlamış, bazılarını de konuyla ilgili uzmanlarına hazırlatmıştır. Bu eserlerin ortaya çıkmasında, başta Sütçü İmam Üniversitesi’ndeki bilim ve edebiyat adamları olmak üzere, çeşitli üniversitelere mensup akademisyenlerinden yararlanılmıştır. Bu faaliyetlerin gerçekleşmesinde emekli bir öğretmen ve İlahiyatçı olan Yaşar Alparslan Bey’in kişiliği ve gayreti, her zaman belirleyici olmuştur. Maraş’ın kültürel kimliğini ve mirasını oluşturan birikimin, tarih içinden geçerek ve süzülerek günümüze akışını sağlayan ve ortaya koyan eserlerin yayınlanması, başlı başına takdire şayan bir kültür, edebiyat ve düşünce hizmetidir.

Halk, kendini seveni sever. Kendini düşüneni düşünür. Halkı unutmayanı halk da onu hiçbir zaman unutmaz. Yaşar bey, bu tür insanlardandır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri