Tarihte benzeri az bulunan ve her bir asırda ancak bir iki kişinin gelebileceği müstesna insanlardan biridir Necip Fazıl… O, tartışmasız bir mektep, bir ekol, bir çınar, büyük bir çığırın açıcısı ve yaşadığı dönemin üstadıdır...
Edebiyatımızda, “Şair-i A’zam” diye anılan Abdülhak Hamid, Tanzimat dönemi şairlerinden Şinasi’yi öve öve bitiremez ve onu adeta göklere çıkarır:
“Öyle bir mektep eyledin bünyad
Çıktı tilmizler bütün üstad”
Der. Asıl, bu beyti Necip Fazıl için söylersek, her halde daha uygun bir tanım yapmış, daha realist davranmış ve bir gerçeği dillendirmiş oluruz... Şu anda yaşayan büyük şairimiz Sezai Karakoç, bu mektepten yetişmiş ve onun cadde halindeki yolu bulvar haline getirmiştir.
Aziz Nesin ve Necip Fazıl’la ilgili çok ilginç bir anekdot anlatılır. Büyük Doğu’nun yazı işleri müdürlüğünü yapan bir zat, merhum Mehmet Niyazi Özdemir’e üzerinde düşünülmesi gereken bir olayı aktarır. Bir han odasında Büyük Doğu Dergisini çıkaran Necip Fazıl’la birlikte çalıştığını ve yazı işleri müdürlüğünü yürüttüğünü söyleyen bu kişi: “Bir gün kahveci çırağı elinde bir kâğıtla içeriye girdi. Necip Fazıl’a, ‘bunu size dışarıda dikilen birisi gönderdi’ diyerek uzattı bu kâğıt parçasını. Kâğıdı okuyan Üstad’ın yüzü birden bire değişti. Çekmeceyi çekti, bir miktar para alıp kahveci çırağına verdi ve: ‘Ona götür dedi’. Sonra da Aziz Nesin’in gönderdiği anlaşılan bu şiiri buruşturup çöp sepetine attı.”
Bu olay, Büyük Doğu’nun ilk defa çıktığı 1943’ü yıllarda cereyan eder. Tek parti döneminde o zaman pek meşhur olmayan Aziz Nesin’in şartları çok ağırdır, belki de bir dilim ekmeğin hasretini çekiyordur. Dilenemiyor, kendisine yakışmayacak yollara başvuramıyor, te’lif almak ümidiyle bir şiirini Necip Fazıl’a gönderiyor. O da şiiri dergisine girecek kıratta bulmamasına rağmen gerekeni yapıyor. Birisi kimin kapısını çalacağını biliyor, diğeri de halden anlıyor.
Gün geldi, üne kavuşan Aziz Nesin çiftlik sahibi oldu. Necip Fazıl’a “Aziz Üstadım” la başlayan nefis ve nezih bir mektup yazdı, arabasıyla aldırarak O’nu çiftliğinde birkaç gün misafir etmek istediğini bildirdi. Ne yazık ki, Necip Fazıl’ın son günleriydi, bu davete icabet edemedi.
Biri İslamcı, diğeri Marksistti. İki zıt kutupta yer alan birer yıldız gibiydiler ama ikisi de insanlığının farkındaydılar. Fikri ne olursa olsun, böyle kişileri takdir edebildiğimiz gün, biz de insanlığımızın şuuruna ermiş olacağız. Hatta böyle meziyetli kişilere değil, sokakta, bakkalda rastladığımız her ferde verdiğimiz değer ölçüsünde biz insan olur ve insanlıktan nasibimizi almış oluruz, toplum da ideal bir toplum haline gelmiş olur.
Aziz Nesin, dindar ve namaz ve niyazında olan bir ailenin çocuğudur. Ne de olsa böyle bir aile yapısı içinde büyümüştür. Ayrıca, bazı gerçekleri de söylerdi zaman zaman. Örneğin: “Türk halkının yüzde altmışı aptaldır” sözü üzerine, kıyametler kopmuş, ama birçok insan, sonradan ona hak vermiş ve bu sözü kullanır olmuşlardır.
Aziz Nesin: Üstad’ın olduğu yerde bizim lafımız olmaz.
-Mehmet Niyazi Özdemir ile yapılan bir röportajda şunları anlatır: “Milli Türk Talebe Birliği’nin Kongre Divan Başkanıyım. Seçim bitmediğinden, kısa bir süre Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Başkanlığı yaptım. İşte bu sırada biz tabi meydanda pek yokuz. Solun fraksiyonları var. “Sürpriz açık oturum” diye bir oturum düzenledik. “Çetin Altan, Cahit Tanyol ve Aziz Nesin ile bunların karşısına Necip Fazıl’ı oturtacaktım. Konuşmacılara açık oturuma kimlerin katılacağını söylemedik. Fakat solcular herhalde polisten kimlerin ya da kimin katılacağını öğrendiler ki; söz verdikleri halde kimse gelmedi. Bir tek Üstad katıldı ve dedi ki: “Bırakın benim karşıma gelemeyecek adamları… Yıllardır bir fikir orkestrası kurmak istiyorum. Sesimin yanında hoparlöre aktarılmış sinek vızıltısından başka bir ses duymadım. Bu yüzden orkestra kuramadım. Tek ses, solo… Beni dinleyin” diye başladı. Tam iki saat konuştu. Sonra Aziz Nesin’e gittim. Dedim ki: “Söz verdiniz de, niye gelmediniz?” Aziz Nesin dedi ki: “Üstadın geleceğini öğrendik. Üstad’ın olduğu yerde bizim lafımız mı olur?”
Varlığa kavuştuğu yıllarda, büyük bir vefa örneğini veren Aziz Nesin, Üstad Necip Fazıl'a bir mektup yazar ve onu çiftliğine davet eder. Mektup Nesin Vakfının antetli kâğıdına yazılmıştır.
Aziz Nesin
NESİN VAKFI
P.K.5 - ÇATALCA
İstanbul - 5 Aralık 1980
“Üstad,
Çoktan beri ziyaretinize gelmek istiyorum. Ancak ben, sizden çok uzakta oturuyorum. Çatalca'da kimsesiz çocuklar için kurduğum vakıfta yaşamaktayım. Yine de bir gün ziyaretinize geleceğim.
Kültür Bakanlığı büyük ödülünü kazandığınız için sizi candan kutlarım. Bu ödülü almakla Kültür Bakanlığını onurlandırdınız.
Size gelecektim, ama üç gün sonra Almanya'ya gidiyorum; bir ay sonra döneceğim.
Altı yıldan beri "Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı" adı ile bir yıllık çıkarmaktayım. Size son sayısını gönderiyorum, tetkik etmeniz için. İnşaallah yüzüncü yaşınızda da sizi tebrik etme bana kısmet olur. Ben sizden dokuz yaş küçüğüm.
Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı için, yetmiş beşinci yaşınıza dair bir yazı vermenizi rica ediyorum. Bu yazıyı eski Türkçe yazabilirsiniz. Size daha kolay gelirse… Yazmağa zamanınız yoksa bu mektubu size getiren hanıma söyleyerek yazdırabilirsiniz. Ama ben sizin yazınızı tercih ederim.
Yazı istediğiniz uzunlukta olabilir. Her ne isterseniz yazınız. Mesela yetmiş beşinci yaşınız dolayısıyla bir muhasebe, geçmişle muhasebe... Yahut hatıralarınızdan bir bölümü anlatabilirsiniz. Şiirinizde yahut tiyatro yazarlığınızdaki merhaleleri de açıklayabilirsiniz, ya da büsbütün başka şeyler...
Yazınızla birlikte bir de fotoğrafınızı rica ediyorum.
Bu yıllığın neşri gecikmişti. Bu münasebetle mümkün olduğu kadar çabuk gönderirseniz beni sevindireceksiniz.
Ziyaretinize geleceğim.
Yolunuz düşerse bir gün sizi vakfa da misafir etmekten şeref duyarım.
Neslihan Hanımefendiye lütfen saygılarımı bildiriniz.
Her zaman dostluklar...”
Vefanın, ideolojisi, sağcısı, solcusu, Türkü, Kürdü, Çerkez’i, Arab’ı, zengini, fakiri, âlimi, cahili ve makamı olmaz… Vefa, vefadır her zaman… İstanbul’da bir semtin adı ve adresi olarak sadece hafızlardaki yerini korumakla kalmaz, günlük hayatta da kendini gösterir her zaman…