Hamit Aytaç, İslâm yazı sanatlarına yön veren ve İslâm dünyasının dikkatlerini Başkent İstanbul üzerinde toplamayı başaran büyük hattatlarının sonuncusudur. Ünlü bir söz vardır “Kur’an-i Kerim Mekke’de nazil oldu, Kahire’de okundu, İstanbul’da yazıldı.”
En önemli eserlerinden biri, satırlarda “Allah” lafızlarını alt alta getirerek, diğeri de Hasan Rıza Efendi’nin Mushaf-ı Şerifi’ni esas alarak yazdığı Kur’an-ı Kerîm’lerdir. Bunların ilki, 1974’te ve daha sonraki yıllarda İstanbul, Almanya ve Beyrut’ta, diğeri ise 1986 yılında İstanbul’da basılmıştır.
Yazı Mektebi ve Müzesi Fikri: Şu anda Mersin’de yaşayan kardeşimiz Mustafa Erim’in, danışmanı olduğu Kültür Bakanı Mahir Ünal zamanında onun girişimiyle İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nde Hamid Aytaç’ın talebeleri, benim de naçizane katıldığım ve bu işe ilgi duyan 15 kişinin katılımıyla Süleymaniye Kütüphanesi'nde bir toplantı yapıldı. Fakat Bakan’ın siyasetteki ömrü buna yetmedi.
Bu işin o noktada kalmasına gönlüm razı olmadı ve daha sonra Kültür Bakanlığına gelen Nabi Avci zamanında bu değerli Bakan’dan randevu talep ederek Ditav (Diyarbakır Tanıtma ve Araştırma Vakfı) İstanbul Şubesi Başkanı kültür ve düşünce dostu Av. Aydoğan Ahiakın’la birlikte Sabancı Öğretmenevi’nde Bakanla üç saate yakın sürede konuyu enine boyuna konuştuk ve tartıştık. Nabi Bey: “Diyarbakır’dan alternatif olarak Sur içinde bize üç ev bulun, bunlardan birini hemen satın alıp bu işe tahsis edelim dedi.
O zaman da Diyarbakır Sur içinde olaylar başlayınca, mıntıkaya girip bu işe yararlı evleri tespit imkânımız olmadı ve bu projenin takipçisi olarak defalarca Kültür bakanlığında Müsteşarlar düzeyinde temaslarım sürdü.
“ALLAH” YAZANI ATEŞ YAKAR MI? “Hattat Hamid, çok sevdiği hat sanatı yasaklanınca âdeta hayata kahreder, fakat asla küsmez. Ankara Caddesi’ndeki Reşit Efendi Hanı’na çekilir”. Hanı, Ermeni bir vatandaştan satın alan kişi: “Hoca, burada ölene kadar yaz” der Hamid Aytaç’a… Hamid Hoca da yaklaşık 40 sene boyunca sanatını orada icra eder. Yazıhanesi ufacık bir yerdir, bir yazı masası ve çekyatın olduğu odada adım atacak yer bile yoktur. İki defa o han yangın tehlikesi geçirir. Hatta bir defasında alevler Hamid Hoca’nın katına doğru ilerler. Ancak o, “Allah kelamı yazanı ateş yakmaz” diyerek yerinden ayrılmaz ve kıl kadar da zarar görmez.
RÜYAMIZ GERÇEKLEŞİYOR: Son olarak Diyarbakır’a vali Münir Karaloğlu atandı. Kültür ve sanata karşı sevgisi olan Vali, Diyarbakır Dağ Kapısı’ndaki iki burcu, bu iş için tahsis etti. Şimdi Büyük Şehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanı Sayın Ali Çelik ve ekibiyle Hamid’in kırkıncı ölüm yıl dönümüne (18 Mayıs 1982) denk gelen günlerde onun şanına layık olacak şekilde İstanbul’dan yollamış olduğumuz isim listesinde yer alan talebelerinin katılımıyla oldukça yararlı ve ilgi çekici bir Çalıştay düzenlenecektir inşallah…
Allah’ın yeryüzündeki halifeliği, inanmış ruhları kutlu bir safta toplamayı ve güzel kararlar almayı gerektirdiğinden, inanmış insanlar seve seve bu görevi yapmanın heyecan ve coşkusunu yaşamak için yarışacaklardır. Böylece tarihe değerli bir armağan olarak Diyarbakır’a hem Hattat Hamid Hat Mektebi (Yazı Okulu) ve hem de Hamid-i Amidi’nin Müzesi armağan edilmiş olacaktır…
Not: Unutulmaz hatıralara şahitlik eden İstanbul/Cağaloğlu’ndaki Reşit Efendi Hanı’nın, Hattat Hamid Aytaç müzesi olmayı ziyadesiyle hak ettiğini düşünüyor, hayal ediyor ve beklenmeye alındığının müjdesini vermek istiyorum. Bir İnançlı kardeşimiz tarafından satın alınan ve tasarlanan bu güzel yerin müjdesini de-bir taşla iki kuş vurma misali- kısa zamanda vermek dileğiyle Hayırlı Ramazanlar… (SON)