Her fırsatta Diyarbakır’ın kadimliğinden bahsederiz. O kadimliğin içine işlemiş, yapılar, yerler, kişiler, yerel tatlar, hatıralar ve söylenceler var.
Onlar olmadan Diyarbakır, Diyarbakır olmaz…
Diyarbakır’ın anlamı kalmaz.
Surları, Camileri, kiliseleri, küçeleri eksik kalır…
Kôr Yusuf da o anlamlardan biridir.
Gazi Caddesi’nden Ballıkçılar başına giderken Demirciler Çarşısı’nın hemen girişinde olan Kôr Yusuf, bazen şifayı bazen kaliteli baharatların tadlarını almak isteyenlerin mekanı olmuştur neredeyse bir asırdır.
Şinasi Ötük anlatıyor:
Gazi (Bağdat) Caddesi’nin Balıkçılarbaşı kavşağına yakın dükkânında attarlık yapan bir Keldani’ymiş Kôr Yusuf. Yok yoktur onun dükkânında. Ölümden ve ayrılıktan gayrı her şey bulunur.
Bir cuma günü Dört Ayaklı Minare’nin yanındaki Şeyh Matar Camii’nden namazdan çıkanlar bütün günahlarını Dicle Nehri’ne dökmüş muzaffer bir asker edasıyla Attar Kôr Yusuf’un dükkânının karşısındaki Terakki Kahvesine gelirler. Bu kahvenin adı, Diyarbakır’daki İttihat ve Terakkici’lerin oturdukları bir yer olduğundan onlardan gelir. İki katlı, üst katında bilardo masalarının bulunduğu, çağına göre çok modern olan bir mekândır.
Camiden çıkıp kahveye gelenler arasında Şeyh Matar Cami İmamı Mardinli Topal Neman da vardır. İmamın yanındaki bir arkadaşı çaylarını yudumlarken kahveci çırağından kâğıt ve kalem ister, kağıda “Beş kuruşluk b..k ver!” diye yazar, çırağa beş kuruş verip Kôr Yusuf’un dükkânına gönderir. Amaçları alay etmek ve aşağılamaktır.
Çocuk attar dükkânına girer, elindeki kâğıdı Kôr Yusuf’a verir. Kôr Yusuf kâğıttaki “Beş kuruşluk b..k ver!” cümlesini okur, altına “Hangisinden, yaş mı kuru mu olsun?” diye yazar.
Yaş olanın başa sürüldüğünü kuru olanın da hap diye yutulduğunu yazar. Kâğıdı çocuğa verip gönderene götürmesini söyler.