Bazı konular var ki üzerine yazmak zordur. Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde iki camiye 15 Mart’ta Cuma namazı sırasında düzenlenen silahlı saldırılar ve ardından verilen tepkiler üzerine düşünmekten/yazmaktan bahsediyorum.
Bunu başta diyelim; bir kere bu katliam bireysel değil, kollektif bir anlayışın dışa vurumu. Üzerinde çalışılmış ve en azından (Hristiyan coğrafyasında) öncesinde “Müslüman göçlere tepki” adı altında toplumsal kabul yaratılmaya çalışılmış bir ön çalışmanın ürünü.
Seçilen yerin dünyanın en sakin yerlerinden biri olması da tesadüf olamamalı.
Kim ne derse desin organize bir katliam.
Üzgünüz, gerçekten üzgünüz.
Bunu vurgulayarak söylemek bile kendime karşı bir samimiyetsizliğin dışa vurumu gibi geliyor bana.
Bir an etrafımda olup bitenlere bakıp kendimi katliamlara alışmış görmek ürpertiyor beni.
Bir şok hali yok üzerimde, oldukça sakin haberi takip edip, “ölü sayısının artmamasını temenni etmekten” başka bir şey yapmak gelmiyorelimden.
2015’te Ankara Garı’nda Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi'ne katılmak üzere gelenlere yapılan bombalı saldırıda 109 kişinin, 2016’da Antep’te düğüne yapılan ve 59 kişinin öldüğü saldırılardan olsa gerek bu ruh halim.
Ya da Suriye’de, Yemen’de, Irak’ta tümü ötekince haklı gösterilmeye çalışılan rutin öldürme seanslarına alışmaktan kaynaklıdır belki de bu halim.
Bir de bu ölümler sonrası verilen tepkilerin hafızamda bıraktığı yarayı iyi bildiğimdendir.
…
Aynı anda sosyal medyada yayılanlarla,insanlarınnasıl bir ruh halinde olduğunu anlamaya çalışıyorum.
Katliama karşı bilinçsiz Avrupa, Hristiyan düşmanlığı üzerine kurulmuştepkiler, kana kana deyip geçmişte Hristiyan olanlara karşı yapılan başka katliamları kutsayıcı mesajlar…
Üzülmenin bile dinlere/ideolojilere ayrıldığı benden olan/olmayan teranesi üzerine kurulu kes-kopyala-yapıştır mesajlar ve illaki yeni düşmanlar yaratma çabası…
Düşmanlaştıran, bundan da kendine pay çıkaran azıcık mazlum, azıcık da kibirli kahramanlık kodlarıyla verilen gayriinsani tepkiler yayıldı sosyal medyada.
Bunların arasında Yeni Zellanda’daki tepkiler daha insancıl geldi.
Camiler etrafındaki insan zinciri, bulduğu karton parçasına yazdığı kardeşlik mesajları ve 17 yaşındaki gencin ırkçı sözleriyle dikkat çeken bir senatörün kafasında yumurta kırması ve Yeni Zellanda Başbakanının Trump’ı da hedef alan tepkisi…
…
Sonradan öğrendik ki hepsi kendi ülkelerinden can güvenliği telaşıyla kaçıp göçmen olan ve burada da kanlarına susayan zalimlerin silahlarından çıkan kurşunlarla hayatlarını kaybeden insanlarmış…
“Ne farkı var kaçmak zorunda kaldığı zihniyetten?” diye sorası geliyor insanın…
Herkes kendinden olana üzülüp, diğerine nerdeyse alkış çaldığını çoğu kez gördük; sonra çıkıp vicdanın ideolojisi olmaz diyorlar; oluyormuş birçok kez gördük.
Yazık, her ölümün, insanlığımızı öldürdüğünü ne zaman anlayacağız?