Obezite, vücut yağ oranının fazlalığı olarak tarif edilmektedir. Ortalama ağırlığa sahip genç, erişkin erkeklerde vücut yağ oranı yüzde15-20 arasındadır. Kadınlarda ise bu oran daha yüksek olup yüzde25-30 civarındadır.
Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Fakat besinlerle alınan enerjinin (kalori) harcanan enerjiden daha fazla olması sonucu ortaya çıkan Obezite, dünyada olduğu gibi son yıllarda Ülkemizde de yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen biyo-psikososyal bir hastalık haline gelmiştir.
Son yıllarda küresel boyuttaki en önemli halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen Obezitenin, modern yaşamın getirdiği beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz bir yaşam tarzı ile önümüzdeki yıllarda, daha da artan bir sıklıkla devam edeceğini göstermektedir. Bu anlamda, obezitenin görülme sıklığı her yaş grubunda artış göstermektedir. Bu durumun nedenleri arasında modern yaşamın getirdiği yenilikler görülmektedir. Özellikle de yeni neslin fiziksel aktiviteden uzaklaşıp TV ve ekran oyunlarına yönelmeleri ile beslenme alışkanlıklarında yağ ve karbonhidratça zengin besinlerin fazla miktarda tüketilmesi gibi etkenler açık ara ön plandadır. Birçok ülkede insanların ortalama vücut ağırlığı giderek artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü bu durumu “küresel obezite epidemisi” olarak görmektedir. Birçok gelişmiş ülkede sağlık sorunlarına harcanan miktarın yüzde2-8’nin obeziteye bağlı olduğu bilinmektedir. Bu sebeple obezite ile mücadele gün geçtikçe daha çok önem kazanmaktadır.
Avrupa ülkelerinde obezitenin tedavisi için yapılan sağlık harcamalarının toplam sağlık harcaması içinde çok önemli paya sahip olduğu ve zaman içinde de artış gösterdiği görülmektedir. Fransa’da 1992’ de yapılan bir obezite araştırmasının sonucuna göre obezite ile mücadele için yapılan harcamaların, tüm sağlık harcamalarının yüzde2’sini oluşturduğu belirtilmiştir. Bu oran Hollanda’da yüzde4 ve Avustralya’da yüzde2’yi oluşturmaktadır. Avrupa’da ise 2002 yılında obezitenin maliyetinin yaklaşık 33 milyar avro olduğu belirlenmiştir. Görüldüğü üzere obezite işgücü piyasasını da etkilemektedir. Özellikle de sağlık alanında yapılan harcamaların artışı, ülkelerde farklılık arz ederek ekonomilerini, olumsuz etkilemektedir.
Obeziteye karşı alınması gereken önlemlere bakıldığında, Obez bireylerin çoğunluğu, kolay ve hızlı kilo verme eğilimindedirler. Ancak bu durum o kadar da kolay olmamakla birlikte başarılı olunamadığında bu bireylerde motivasyon eksikliğinden kaynaklı tedaviyi bırakma oranı veya kiloların tekrar alımı sıklaşmaktadır. Bu nedenle tedavinin başında gerçekleşmesi mümkün hedefler konulmalıdır. Son yıllarda tüm dünya’da hızlı bir şekilde artan obezite ile mücadele, bireysel mücadelenin yanında kurumsal mücadele de önem kazanmıştır. Bu yüzden de kurumsal düzeyde çeşitlilik arz eden bir yaklaşımla gerekli önlemler alınmalıdır. Bu konuda medyaya, gıda-sanayi sektörüne, topluma, iş yerlerine, okul yönetimi, aile ve en önemlisi bireyin kendisi olmak üzere bütümcül bir yaklaşım gereklidir. Bu bakımdan, Obezite ile mücadeleye ulusal işlerlik kazandırmak obezitenin önlenmesi açısından önemli olduğu kanısındayım. Son olarak, sağlıklı bir hayata sahip olmanın yolu iyi işleyen bir vücuda sahip olmaktan geçer. (Daha fazla bilgi için iletişim: 0545 908 00 29)