Diyarbakır’daki kuyumcu skandalının ortaya çıkışından çok; haberlerin veriliş şekli, paramiktarının muallaklığı, geri plandaki mağdurların kimler olduğu, kuyumcuya para veren sözde mağdurların söz konusu paraları ‘çalıştırmak için mi, emanet olarak mı? Verdiğine’ dair bir sürü sorunun havada kalması kadar önemli.
…
Ana akımdaki bir haberde ifadeler şu şekilde: Diyarbakır'da esnaf, iş insanları, kuyumcu ve çeşitli meslek guruplarından topladıkları 200 milyon TL ile ortadan kaybolan 3 şüphelinin, ziynet eşyası ve para aldığı kişilere çeşitli faiz oranlarıyla kar payı vererek güven kazandığı ortaya çıktı. Haberin devamında Savcılığın yaklaşık 5 mağdurun şikayetleri üzerine kimlikleri belirlenen 3 şüphelinin yakalanması için gözaltı kararı çıkardı.
Devlet ajansı ise haberi şu şekilde verdi: Kuyumcu M.E, A.E ve R.İ, Huzur Polis Merkezi Amirliğine yaptıkları başvuruda, Kayapınar ilçesinde faaliyet yürüten bir firmanın 15 milyon lira tutarındaki altını kendilerine teslim etmediğini; iş yerinin boşaltılmış halde olduğunu görünce dolandırıldıklarını anladıklarını belirterek, firma sahiplerinden şikayetçi oldu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da konuyla ilgili soruşturma başlattı.
Başka haberler ve köşe yazılarında ve fısıltı gazetelerinde, esnaf, iş insanları, kuyumcu ve çeşitli meslek guruplarından ziyade kentin üst düzey bürokrat(ları)nı öne alan "kar payı"ndan çok “emanet paralar”a vurgu yapılıyor ve bu paraların 300-550 milyon TL arasında olduğundan söz ediliyor.
…
İlk iki türdeki haberlerde hassasiyetler, diğer haber, yorum ve sosyal medya paylaşımlarında ise malumun ilanından imtina eden bir bakışvar ve ana aktörler ziyade “üst düzey bürokrat!” ve “hakim, savcı”larla sınırlı kalınmış.
Aslında, konuya hakim olanlar; bulanık olanı sadece biraz daha belirgin bir hale getirip, bir yerlere “ayar çekmiş” gibi.
…
Diyarbakır’da büyük işlerin nasıl döndüğü konusunda üç aşağı beş yukarı bir ön yargı var ve bunu ne yazık kiy herkes kanıksamış durumda!
Bu kanıksama hiçbir dönem bu kadar normalleşmemişti!
Peki, bu kötü durumdan nasıl kurtulacağız?
Bilmem kaç medeniyete ev sahipliği yapmış, Peygamberler, Sahabeler Şehri’ne vurgu yapılan ajitasyonlar;‘İki ucu b.klu değnekle başlayan sözün muallaklığına katkı sunan ‘aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık”a varan malumun ilanını geri plana iten sözde hassasiyeti (!) bir kenara bırakıp ya değneği ortadan tutacağız, ya da sakalı da bıyığı da keseceğiz.
Bu mümkün mü peki?
Tek kelimeyle değil elbet.
Yürüyen, işleyen kokuşmuşluktaki rant hesaplarının bağlandığı karmaşık çıkar ilişkilerinde bu ne yazık ki mümkün değil. Keşke olsa da ısrar etsek, diretsek…