Müzik çok kapsamlı bir konu; yazmaya ömür yetmez. Benim istediğim iyi ses, sesi iyi kullanmak, müzik kültürü, duygu gibi konuları bir parça kulis bilgisi gibi paylaşmak...
Hemen başta söyleyeyim; iyi ses insana sunulmuş bir armağan gibidir ve elde ilk olması gerekendir. Sonrası bu armağanın nasıl kullanıldığıyla ilgilidir. Güçlü bir ses tek başına bir şey ifade etmeyebilir. Güçlü sese sahip olmaktan çok, nasıl kullanıldığı daha önemlidir. Mesela İbrahim Tatlıses iyi bir ses midir? Yaşadığı olaydan önceki dönemler için iyi ve güçlü bir sestir. Bu alanda daha iyi sesler var mıdır? Kesinlikle var ama Tatlıses kadar popüler olma şansı bulan çok değil.
Önce yazıyı okuyan arkadaşlarım için sıkıcı gelecek birkaç teknik mevzuyu aradan çıkartayım: İnsanın ses aralığı teorik olarak 6 oktavdır. Bu ölçüm nereden geliyor derseniz; piyanonun en alt ve en üst sesleri arasındaki farktan derim. Tabi ki piyanoya eşlik eden insan sesi "o" noktasındaki alt tuştan çıkmaz ve en son tuşta bitmez. Bu nedenle 6 oktav teorik bir aralık olarak kabul edilir ve müzikal olmaktan çıkar.
Oktav, en basitinden ses aralığı veya kişinin sesinin yelpazesidir. Yelpazenin bir ucunda tizler, bir ucunda baslar (veya pesler) olur. İşte sesi bir anlamda değerli yapan bu aralığın geniş olmasıdır. Tabi ki sadece geniş ses aralığına sahip olmanın yeterli olmadığını da anlatmaya çalışacağım.
Tahminen söylersem eğer; dünyanın bütün müzisyenlerini hesaba kattığımızda, %90'ı 3 oktava kadar olan seviyededir. % 8, 9'u 4 oktavdır ve istisnai olarak da % 1 civarı 5 oktavdır. Dünyanın tanınmış müzisyenlerinin sesleri genellikle 4 oktavdır. Mesela 4 oktav sınıfının en meşhurlarından biri Pavarotti'dir. Bizde ise 4 oktavların en ünlüsü İbrahim Tatlıses'tir. Peki, 5 oktavda kimler var derseniz; oradaki en aşina isim Cem Adriyan'dır. Onun haricinde ismi hiç duyulmamış bazı gazelhanlar, ezan okuyan hocalar, ya da bir görünüp kaybolan bazı sanatçılar da 5 oktavdır. Tescilli bir bilgi değil ama benim gördüğüm kadarıyla sesi kesinlikle 4 oktavın üstünde olan Gültekin Gönülaçar var, belki 4,5, belki de 5 oktav.
Yukarıda da söyledim; sesin aralığının geniş olması büyük bir avantaj ama her şey demek değil. Bir de ses rengi var ki, en az ses aralığı kadar önemlidir. Bir başka şey okuduğu parçaya lezzet katmaktır. Kimi bunu yüksek teknik becerilerle yapar, kimi ise okuduğuna katıksız bir duygu katarak yapar. Mesela dünyada 6 oktavlık sesler de var ama özel bir merakınız yoksa tanımazsınız bile. Ki bu insanların çoğunu, ses denemesi yaptıkları için Guinness rekorlar kitabında bulursunuz. Çok ender de olsa 6 oktavlık sanatçılar var. Benim dinlediğimden çıkardığım sonuç şu; çok yüksek bir müzik altyapısı veya kültürüne sahip değillerse 6 oktavlık ses başa beladır ve dinlemekten keyif almazsınız. Çünkü 6 oktava çıkan ses kulağınızda olabildiğince tiz bir ıslık sesine, 1 oktavdaki ses ise boğuluyormuş hissi veren sese dönüşür.
Oktav ve ses kıyasında Dimash güzel bir örnek olur. Bu çocuk Kazakistan'da yapılan ses yarışmasında (Bizdeki O Ses gibi) ortaya çıktı. İlk dinlediğimde bende şu duygu oluştu "bu çocuğun sesinin sınırları yok". En aşağıdan başlayıp en yukarıya zerre zorlanmadan çıkabiliyor ( Dimash sesinin farkında ve tamamen akrobasi yapıyor. Onu dinlediğimde bende müzik adına hiç bir duygu uyanmıyor. Ne bir tat, ne bir lezzet. Sanki dinlemiyor da, olağanüstü bir ses şovu izliyorum gibi. Mesela Ahmet Kaya'nın verdiği duygunun, olağanüstü lezzetin % 1'i bile Dimash'da yok. Böyle olunca başka şeylere bakmak gerekiyor. Mesela Şebnem Ferah'ın sesi 3 oktavın altındadır; ancak tizleri ve yarattığı müzikal kalite ile fenomendir. Sertab Erener de, Adele de 3 oktavdır. Nispeten dar bir aralık olmasına rağmen her ikisi de olağanüstü güçlü seslerdir. O zaman şu sonucu çıkartabilir miyiz? Ses aralığının veya oktavın yüksek olması ses kalitesi, müzik bilgis ve kültürü, hele de duygu ile desteklenmedikçe çok anlam ifade etmeyebilir. Gültekin Gönülaçar'dan bahsetmiştim. Müzik konusuna daha ilgili olanlar haricinde çoğu kişi ismini bilmeyebilir ama bizdeki en sağlam seslerden biri. En tize çıkarken de, en pese inerken de "tık" demeyen güçlü bir ses. Yıllar önce Orhan Gencebay büyük bir umutla elinden tutup kanal kanal tanıtımını yaptı. Belli ki büyük bir yıldızın doğuşuna tanıklık eden ve destekleyen bir duygu içerisindeydi ama olmadı. Gültekin, Dimash gibi mekanik değil; ancak onda da aynı ses şovu mantığı var. Aslında sesin ne kadar istisna olduğunu "Makber" yorumundan anlıyorsunuz ( Tekrar Tatlıses'e dönersek; onu bu kadar uzun süre ayakta tutan şey 4 oktav olmasından çok, sesinde bir lezzet olmasıydı. Müzik bilgisi, kültürü konusunda ciddi zaafları olmasına rağmen, yapısı gereği söylediği şarkılara duygu katabilmesi onu çok ilerilere taşıdı. Evet Tatlıses 4 oktav sınıfındadır ama her iki sınıra yaklaştığında zorlandığını görürsünüz. Diğer taraftan Gültekin Gönülaçar tekneyle dolaşır gibi yelpazenin en uç noktalarında rahatlıkla gezinir. Bu arada Özcan Deniz'in 3,5 oktav gibi istisnai bir ses aralığı var. İlginçtir ama 3,5 oktav çok nadir görülür. Bu aralık 4 kadar olmasa da geniştir ama asıl özelliği tizlerle arası daha iyi olan tenör özellikler göstermesidir. Özcan Deniz'dan bahsedip Şakiro'dan bahsetmemek olmaz. En önemli Kürt dengbejlerinden biri ve Özcan Deniz'in büyük amcasıdır. Şimdilik burada dursun. Önümüzdeki günlerde dengbejlik meselesi üzerinde yine devam ederiz.