Foto: Arşiv
Dün Suriyeli mülteciler ile ilgili AB finansmanıyla sürdürülen çalışmalar kapsamında
SGDD ve MUDEM tarafından düzenlenen “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmalarının son buluşmasıyla ilgili dikkat çeken başlıkları paylaşmıştım.
Bugün kaldığım yerden devam edeceğim.
Toplantının asıl amacı çalışmaların özellikle yerel basın üzerinden duyurulmasını sağlamak.
Kuşkusuz Suriye üzerinden yoğunlaşan mülteci akını en çok Türkiye’yi etkiledi. Bu vurgu tüm konuşmaların ana başlığıydı.
Burada bir başka vurgu var ki üzerinde durmadan geçemeyeceğim.
UNHCR Türkiye Dış İlişkiler Sorumlusu ve Sözcüsü Selin Ünal,Mültecilerin yüzde 86´sına gelişmiş ülkelerden ziyade gelişmekte olan ülkelerin ev sahipliği yaptığını belirterek, “Mültecilik tek bir gerçekle sonlanabilir. Politik bir çözüm bulunması lazımdır. Yani; onları yerlerinden eden durumun ortadan kalkması gerekir. Bu ne demek, savaşların bir şekilde sonlanması” diyerek zorunlu barışı işaret etti.
Peki, barış nasıl sağlanacak?
Bu sorunun cevabını arayan ise “Deneyimlerle Göç” oturumunda konuşan Gazeteci / Belgesel ve Film Yapımcısı Coşkun Aral oldu: “Artık göç değil, barış yollarında yürüyelim çünkü savaşa ihtiyacımız yok, barışa ihtiyacımız var, mutluluğa ihtiyacımız var”
Aral, dünyada mültecilerin bulunduğu ülkelerden örnekler verdi. Lübnan´da yaşanan 15 yıllık savaşa değinen Coşkun Aral, “Lübnan’ı mülteciler karıştırdı. Lübnan Filistin sorunu başlayınca Filistinlileri aldı, kimlik verme gereği bile duymadı. ‘Filistinlileri kendimiz yönlendiririz´ dediler. 1975 yılında Lübnan 15 yıl süren savaşın içine girdi. Bugün milyonlarca rakamı bulan mültecilik ve göç de çok ciddiye alınması gereken bir olay. Es geçilecek bir olay değildir”
Deneyimli gazeteci Aral, Pakistan, Afganistan, Filipinler’in yanı sıra 2. Dünya Savaşı’nda da yaşanan mültecilik olayları ile bugün Orta Amerika´da, ABD dışındaki coğrafyalarda ve Uzak Doğu’daki örneklere değinerek, dünyada yaşananlara da bakmanın önemini vurguladı.
Mültecilerle ilgili kısa vadelinin yanı sıra uzun vadeli politikaların da hazırlanması gerektiğini vurgulayan Coşkun Aral, sosyal uyumun önemine dikkat çekerek, “Şu anda içinde bulunduğumuz basın buluşmaları gibi benzeri ortamları bütün ülke genelinde yapmalıyız. Özellikle kaderleri ailelerinin buraya göçmesiyle değişen Suriyeli çocuklar çok önemli. Farklı bir kültür içerisinde hem kendi kültürlerini muhafaza etmek hem yeni bir kimlik kazanıp bu ülkenin koşullarıyla yaşamalarına hazırlanmaları lazım. ‘Geri dönecekler´ düşüncesini bırakalım. Geri de dönebilirler. İnşallah Suriye´de çok güzel bir yönetim ve gerçek anlamda demokrasi gelir. Suriye halkı hak ettiği güzel, mutlu hayatı yaşar. Ancak ben pesimist/kötümser. tarafıyla olaya bakıyorum. Onlar hiç geri dönemeyecekmiş gibi politikalar belirlemek lazım. Gençlerin ve çocukların buraya adaptasyonlarını sağlamalıyız. Bizim zenginliğimize ilave bir zenginlik katacak şekilde eğitilmeleri gerekiyor” dedi.
Aral, ortak akıl oluşturulmasına imkan sağlayan “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmalarını çok beğendiğini dile getirerek, “hem yerel, hem ulusal basından gazeteci meslektaşlarım, uluslararası alanda şu anda çok ciddi deneyimleri olan meslektaşların burada” şeklinde konuştu.
Yerel Basın bunun neresinde?
Haber Global Ankara Temsilcisi Faruk Demirel’in moderatörlüğünü yaptığı “Medyada Göç ve Mültecilerin Yeri” konulu oturumda konuşan Habertürk Yazarı Çetiner Çetin ise, Aral’ın neredeyse bıraktığı yerden yerel basın ayağından başladı konuşmasına.
2011 yılında başlayan Suriye krizinden bugüne gelinen noktayı değerlendirdi Çetin, bireysel olarak mülteci kriziyle 1991 yılında Irak´tan Hakkari´ye bir gecede binlerce kişinin gelmesiyle tanıştığını anlatan belirterek, “Maalesef Türkiye’de yerel medyanın önemi henüz yeni yeni fark ediliyor. Bunu Suriye meselesi ile yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. İstanbul’daki bir Suriyelinin, Pakistanlının ya da bir Afgan’ın yaşadığı ya da yaptığı herhangi bir suç – olay, bir anda Trabzon’da da, Van’da da Şanlıurfa’da da çok ciddi tartışmalarla karşımıza çıkıyor” dedi.
Çoğu kalır, azı gider…
Türkiye´deki mültecilerin sadece Suriyelilerle sınırlı olmadığını, Pakistan Afganistan ve Orta Asya´dan gelen çok sayıda mülteci olduğuna dikkat çeken Çetin, “Biz her ne kadar Suriye’de işler normalleşirse bunların birer ikişer gideceğini, belki on binlerle yüz binlerle geri dönüş yapabileceğini öngörsek de, sonuç itibariyle Türkiye’ye gelen insanların çok büyük bölümü Türkiye’de kalacaktır. 4 milyon nüfusun en az 3,5 milyonu Türkiye´de kalmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.
Yerel medya sınıflandırması yeniden ele alınmalı
“Yerel Medyada Göç ve Mültecilerin Yeri” konulu panelin oturumunun moderatörlüğünü yapan Milliyet Gazetesi Yazarı Ömür Ünver; teknolojideki gelişmeler nedeniyle tanımlamaların da değiştiğine dikkat çekerek iletişim bilimcilerin yerel medya sınıflandırmasını yeniden ele alması gerektiğini söyledi.
Doğu Anadolu Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Feridun Fazıl Özsoy aynı minvalde devam etti konuşmasına: Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu göç olayıyla çok erken tanışırken, yerel ve ulusal medya tanışabildi mi, sayfalarında yeterince yer verebildi mi? Yer verilebildiyse, Dünya´nın ilgisini ne kadar çekti?”
Güney Doğu Anadolu Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Çelik ise, “Geçmişte Irak´tan gelenler, ardından Suriye´den gelenler ve aynı zamanda köylerin boşalması neticesinde iç göçle, bölgede göçün bir parçasıyız. Ülkemize göç edenlerin neden göç ettiklerini gazeteci olarak irdelememiz gerek. Suriyeli kardeşlerimizle ilgili yerel ve yaygın anlamda haber yaparken dikkat edelim, ötekileştirmeyelim. Türkiye´ye tatil yapmaya gelmediler, isteyerek gelmediler. Yaptığımız bir haber onlara karşı içerik olmamalı. Yaptığımız en ufak bir haber, maalesef büyük olaylara sebep olabiliyor. Yapıcı haberler yapalım” dedi.
Evet, bir basın buluşmasında akılda kalanlar bunlar. Birbirinden değerli görüşler ve ortaya çıkan tabloya bakınca; umarım konuşulanların alanda karşılığı olur demekten başka bir şey gelmiyor elden. Bitti