MelayêCizîrî'nin divanından "Sebahûlxeyr"... Kardeş Türküler'de hakkını gayet sağlam vermiş.
Yeri gelmişken Melayê Cizîrî hakkında meraklısı için kısa bir bilgi olsun:
Hiç abartısız söylüyorum, tam anlamıyla bir kayıp kıtadır. Neticede bilen biliyor ama bu kadar güçlü bir şairin, bu kadar az bilinmesi dilin taşıyıcı unsurlarının zayıf olmasındandır.
Tasavvuf geleneğinin usta kalemlerindendir. Dilin taşıyıcılığı meselesini divanın Kürtçe olmasından söyledim. Yazılı edebiyat önündeki engeller Cizîrî gibi büyük bir şairin gölgede kalmasının en önemli nedenidir. Kıyaslamak gerekirse İran'ın tarih boyunca muktedir olması, her dönemde devletle temsil edilmesi, İran (Pers-Sasani) kültürünün nesilden nesile aktarılmasının en önemli nedenidir. Bugün Hafız Şirazi'yi bütün dünya bilir. Özellikle Gothe'nin çok büyük oranda Hafız etkisinde kalarak yazdığı Doğu-Batı Divanı, Hafız'ın batı dünyasındaki ününü pekiştirmiştir. Hafız Şirazi'yi, Melay'e Cizîrî'yi, şiire merakı olan bugün insanına anlatmak için şunu söylerim; bu iki ozanın da ağzından dökülen aynen Nazım Hikmet'te olduğu gibi şiirdir.
Hafız Şirazi neyse Cizîrî'de odur. Birinin diğerinden fazlası ve eksiği yoktur. Bu kıyaslamada Cizîrî'nin avantajı bile vardır; çünkü Hafız'ın ardılıdır ve onun büyük bir hayranıdır. Bu hayranlığını çok açıkça ortaya koymak için divanının ilk beytinde Hafız'a gönderme yaparak ona selam durur. Aslında parçayı paylaşırken eserin Melayê Cizîrî'ya ait olduğunu kısaca paylaşmak istedim ama sanırım bu iş uzayacak. Mesela Yahya Kemal'in Rindlerin Akşamı'nda Hafız için yazdığı beyit hakikatten müthiştir. Şöyle diyor Yahya Kemal;
"Hâfız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şirâz'i hayal ettiren ahengiyle.
Hakikatten olağanüstü... Hafız çağının çok büyük bir entellektüeli. İran'ın büyük kültür denizinden ilhamını alan müstesna bir isim. Beslendiği kaynaklar çok güçlü: Firdevsi, Ömer Hayyam, Sadi bu kaynakların en önemlisidir. Ciz'îrî de aynı ekolden gelir. Hafız etkisi bir yana, İbn-ûl Arabi gibi çok önemli bir İslam aydının bir anlamda talebesi gibidir. Aynı çağda yaşamamış olmalarına rağmen Cizîrî üslup, tarz ve ahenkte Hafız, içerikte İbnûl Arabi etkisini yansıtır. Biraz daha geriye gidildiğinde düşünsel olarak Cizîrî'yi etkileyen bir diğer önemli isim de Hallacı Mansur'dur. Divanına Hafız'la başladığı gibi, birçok beyitinde hem doğrudan ismini anarak "Mansur" der, hem de mansur sözcüğünü anlam olarak sıkça kullanır.
Melayê Cizîrî yukarıda belirttiğim gibi kayıp bir kıtadır. Onun eserleri konusunda şöyle denir; yazdıklarını Farsça'ya çevirirseniz Mevlana'nın Mesnevi'sinden, Azeri diline çevirirseniz Fuzuli'den aşağı kalmaz. Hatta fazlası da vardır. Bu fazlalık bugünkü anlamda beşinci boyuttur. Kendisi, insanın varlığını oluşturan dört elementin yanında, bu varlığa en önemli vasfını veren beşinci bir unsurdan bahseder ve buna sıkı sıkıya bağlı kalır. Melayê Cizîrî bu beşinci unsura "AŞK" der. Ve aşk onun beyitlerinin tamamını şekillendirmiştir. Tam anlamıyla bir aşk şairidir. Kardeş Türkülerin eserinin sözlerinden de görüleceği üzere deli divane bir aşkla yazar. Ciz'îrî'ye yolu düşenler kendi meşrebine, ufkuna göre bu aşka bir anlam vermeye çalışır. Kimi bunun ilahi bir aşk, kim sevgiliye duyulan aşk olduğunu söyler ama okuduğunuzda anlarsınız ki çok cömert bir şekilde her iki aşkı da yazmıştır. Fazla uzatmak istemem. Onun için "Sebahûl xeyr" sözlerini yazıp gideyim ben:
sebahul xeyr xanamin, şehîşîrîn zebana min
tuyî ruh û rewanamin, bibit qurban te canêmin
tatlı dilli sultanım hayırlı sabahlar sana
ruhum ve canımsın feda olsun bu can sana
zarîfên azikêşen gêsîfet hûrî perî rengê
biro jêra tu hevdeng î dureş toz in siyeh yengê
zarifsin naziksin latifsin perisin sanki bir hurisin sen
yüzün güneş aydınlığı, yengidir siyah kaşların
kişandin lê ne wek caran xedengên qews û nûbaran
ji rengê şîr û mukaran reşandin sîne wek baran
görülmemiş yeni oklar atıldı yay kaşlarından
yağmur gibi indi sineme bu kez sayısız kılıç ve hançer darbeleri
sebahul xeyrî mestamin, letîfa cam bidestamin
xumar û meyperestamin, tuyî meqsûd û qestamin
hayırlı sabahlar sana ey kadehi elinde sekranım benim
mey düşkünü mahrumum, son ereğim, maksudum benim