Hani çiçekler güneşe yüzünü dönecekti
Ay parçası yüzüme vuracaktı karanlıkta
Hani yıldızlar şahit olmuştu geleceğime
Hani nerde maviliğe teslim olan gökyüzü
Bulutlar mı kapattı yoksa pencereleri
Kapılar mevsimlere mi teslim etti yuvaları?
Üç oda bir salon yanlızlığın pençesinde.
Hani sokakların loş ışıkları altında bağıran
Sarhoşların şişelerinde biriken umutlar
Ayyaşların çığlıklarında haykıran sessiz tonlar
Hüzünlü kahkahalara aldanan sahte dostlar
Hani nerde şimdi cesaret toplayan korkaklar
Odaların perdeleri örtülü, lambalar kapalı
İçerde yüzen huzursuzluk, gözlerde uykusuzluk.
Hani sigaranın dumanına saklanan derin oflar
Çakmağın gazına sığınmış ebedi dostluklar
Açık bırak gönül pencerelerini ardına kadar
Giren girsin, kalan kalsın istediği kadar
Ve açık bırak kapılarını çıksın kendini hapiste sanan
Parmaklıkları saysın şair onarılmaz hücreler de
Mısralara hapsetsin duyguların mahkumlarını
Hani başlamadan biten ufacık minik heyecanlar
Tozpembe görünen kapkara koca koca yalanlar
Beyaza inat siyah giyen kararmış ruhlar
Fil dişi boyalı odanın duvarlarında
Gülüşlerin yankılanır hüzünlerimin ta derinliklerinde
Ve sonra nice şarkılar çalınır bağlamanın tellerinde
Uykuları perde yapmış hayallerine
Kapansın da açılmasın göz kapakları...