Başlık yanıltmış olmasın; bu yazı teknik, istatistiksel veya matematiksel bir içeriğe sahip olmayacak. Sadece durumu somutlamak için birkaç sayısal örnekle sınırlı kalacak. Bir anlamda okuyan herkesin dahil olmasını sağlamak için alfabenin “A” harfiyle başlayacağız.
Önce TÜİK konusunda hemen herkesin kafasında olan bir soruyla başlayalım.
-TÜİK objektif bir enflasyon hesaplaması yapıyor mu?
Bu soruya büyük harflerle “HAYIR” diyebiliriz. Haziran 2021’de Metropoll araştırma kuruluşunun yaptığı TÜİK anketi, toplumun çok büyük bir kesimin hesaplanan enflasyon rakamlarına güvenmediğini gösteriyor. Mayıs 2021 enflasyonunun % 17 açıklanmasının ardından halka bu açıklamaya ne kadar itibar ettikleri sorulmuş, ankete katılanların %94,2’si enflasyonun açıklanandan daha yüksek olduğunu, %5,8’i ise açıklanandan daha düşük olduğunu belirtmişti. Her 100 kişiden 94’ünün açıklanan enflasyon rakamına güven duymadığını belirtmesi TÜİK’in tam anlamıyla kurumsal bir saygınlık sorunu yaşadığının göstergesidir.
“TÜİK objektif bir hesaplama yapıyor mu” sorusuna neden “hayır” dediğimizi detaylı olarak tartışacağız; ancak ondan önce birkaç temel soruyu daha aradan çıkarmak gerekiyor.
-TÜİK enflasyon rakamlarını değiştiriyor mu?
Enflasyon rakamlarının objektif hesaplanmadığı konusu ne kadar netse, bu konuya da aynı netlikte “HAYIR” yanıtı verebilirim. TÜİK rakamlarda değişiklik yapılmasına olanak sağlayan bir sisteme sahip değil. Daha somutlaştırırsam; TÜİK’in % 21,31 olarak açıkladığı Kasım 2021 yıllık enflasyonu, bu rakamın üstünde (mesela ENAG[1]: %58,65) tespit edilmesine rağmen daha düşük gösteriliyor, diyebilir miyiz? TÜİK’in, uluslararası istatistik sistemi ve normlarının bir parçası olması ve data alt yapısının bunu engellemesi nedeniyle böyle bir uygulamanın olamayacağını açıkça söyleyebilirim. Yani kısacası, önce yüksek bir enflasyon tespit edilerek, sonra da istatistiksel yöntemler veya matematiksel hesaplarla bunun düşürülmesi mümkün değil.
Bu değerlendirme doğal olarak aklımıza başka bir soruyu getiriyor.
-Rakamlar değiştirilmiyorsa, enflasyon neden piyasadaki fiili durumu yansıtmıyor?
İşte asıl sorulması gereken soru bu. TÜİK’in sisteminden kaynaklı olarak rakamların değiştirilmesi sözkonusu olmamasına rağmen nasıl oluyor da açıklanan enflasyon, piyasada geçerli olanın ancak yarısı kadar hesaplanıyor? Bu soruya verdiğimiz yanıt hem hesaplama sisteminin nasıl yönlendirildiğini, hem de rakamların istenildiği taktirde nasıl köleleştirileceğini anlamamızı sağlayacaktır. Eğer durum böyleyse, o zaman yeni bir sorumuz var demektir:
-Rakamlar nasıl köleleştirilir?
İstatistiksel hesaplamalarda değişikliğe gitmeden, matematiksel olanaklar çok zorlanmadan, bulunan rakamlar azaltılmadan veya değiştirilmeden arzu edilen sonuçlara ulaşmak mümkündür. Bunun için vazgeçmeniz gereken temel bir kavram var: ETİK. Asla rakamsal oynamalara ve istatistiksel manipülasyonlara gitmeden de enflasyonu arzu edilen düzeyde hesaplanabilir. Ancak belirttiğim gibi, bunun için meslek ahlakı, dürüstlük prensipleri ve etikle bağınızı tamamen koparmanız gerekir. Bu yaklaşım üzerinden gidersek karşımıza başka bir soru çıkıyor:
-Etik olmayan yöntemler nelerdir ve fiili durumdan ne ölçüde sapmaya yol açar?
Bu soruyla birlikte konunun özünü tartışmaya başlayabiliriz. Rakamlara müdahale edilmeden enflasyonu düşük hesaplamanın en pratik yolu veri kaynağına müdahale etmektir. Diğer bir deyişle hem data havuzunun, hem de dataları elde etme yönteminin değiştirilmesidir. Sistem güçlü olmasına güçlü ama neticede girilen verilere bağımlı… Kaynağa müdahale ettiğinizde hedeflediğiniz sonuçlara ulaşmanız zor olmaz. Bu durum, sistemi ne kadar dejenere edeceğinize bağlıdır. İsterseniz 40’ı 10’a indirecek bir manevra alanı da oluşturabilirsiniz veya tam tersi, düşük göstermek yerine, yüksek gösterecek araçları da harekete geçirebilirsiniz. Bu sapmalar/manevralar tam bir “ETİK” uzaklaşma ve yozlaşmaya işaret eder. Bu manevralarına yakından bakacak olursak 2 yöntemin öne çıktığını görürüz:
1-“Ciro esaslı yaklaşım”a geçmek
2-Fiyat derleme sıklığının artırılması (Devam Edecek)