Uzundur...
göğü tırmalayan kamburum,
bir gemicinin yelkenlerini indirir gibi
Belinin sonradan çıkma kamburunu
yeryüzünün yüklü yüzüne indirmiş bıçak sırtı olan kimsesizliğini daha da bilemişti.
Hiç birleştirici olmayan egom bu aralar epey yapıcı rol oynuyor çevresine.
Çok çıkan sesim serinliğini bulmuş olacak ki oda eskiye nazaran nabzını düşürmüş karşındakini rahatsız etmiyor.
Odamın karanlığına çekilmelerim de aydınlığına kavuştu,
şikayetçi olduğunuz gezmelerim de yok
telefonlarımda sürekli çalmıyor.
Kitaplarla olan birlikteliğim rakip tanımıyor.
Bu aralar hayatta çoğu şeyin sebebi olduğu gibi
Bunca anlattığım şeylerin de sebebi var:
Anlatacağım ama acele etmeyin,
zamanın sadakatsizliğine,
yaşamın günlük telaşlarına,
taş attığım çarşaf karası günlerden sonra
sol tarafım sorunlardan bezmiş bir yüzle ileriyi solumaya başladı.
Bende biliyorum hemen de olmaz böyle şeyler;
basamak, basamak ilerlenir.
Peki, ben bas bas bağırmak istiyorsam
uzun zamandan sonra yanık tenimde pamuk prensesin yedi cücelerini yücelten kişiyi!
Bak yine telefonum çaldı
Ucundaki benim yazdıklarımı hissedecek ki
hadi kalk konsere gel diyor
Kusura bakma gitmeliyim
Şayet buralardaysan yazdıklarımı oku
çünkü bunlar sana
Daha sonra somurtan yüzünde yarım kalmışlıklarımı kırıp alırım...