Kanaatkâr olmazsan zalim olursun amacın ve yönün hep kazanmaya dönük ve kazanılanını kendi hanene yazarsın
Bir dönem böyle olsun ki sen daha motive olasın lakin ömür boyu böyle gitmez ve senin ihtiyacını aldıysan paylaşma evresine geç artık
Ne gelir ise gelsin sizi tatmin etmez ve size akıtılan her ne olursa olsun yine siz kendinizi arz eden olarak görürsünüz
Talebinize karşılık vermek, cevap olabilmek bulabildiğiniz ve kendinizde birikimleriniz can yakıcı hale gelir.
Siz kazanç odaklı çalıştığınızda size akıtılanın kesilmesi durumunda yüksek perdeden istemde bulunursunuz ve elde ediş için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazsın
Bunda en değerli saydığınız değer yargılarınız dâhil, bunda insanların didinerek elde ettiği değereler manzumesinin korunması refleksine ters düşer
Talepleriniz nereden ve kimden geldiğine bakılmaksızın ihtiyacınızın karşılanmasına bakarsınız
Karşılanmadığı takdirde siz ne olursa olsun bu ihtiyaç karşılanmalı bilincinde olduğunuz için başkaca herhangi bir mazeret kabul etmezsiniz
Kim sizin talebinizden ötürü aç kalmış kim heder olmuş sizin ilgilendiğiniz alan olmaz ve sizin bakış tarzınız kendi ihtiyacınızın karşılanmasına dönüktür
Benim ihtiyacımı karşılarsanız iyisiniz, ihtiyacımı karşılamazsanız kötüsünüz, benim sizin ihtiyacınız karşılayıp karşılamamla ne alakası var şu an benim ihtiyacım var ve karşılayın, böyle bir yaklaşımda tektarafçılık olduğu için başka açıdan bakış söz konusu değil
Kanaatkâr olursanız; çok gelirse çoklan yetinirsiniz, az gelirse az ile yetinirsiniz, böyle bir doygun ve barışık yaklaşımda çatışma olmaz, kendinle barışık olan insan herkeslen barışık olur ve çevre ile ilişkiler barışa evrilir
Barış olduğunda insanlar daha ileri gidilecek adımları, daha genişletici adımları atmayı düşünür, çatışmalar gelişmelerin önündeki en büyük engeldir.
Kanaatkâr insan aynı zamanda örnek bir pozisyona mütekabil olur ve insanların bakıp özendiği, davranışlarını taklit ettiği bir kişi olur
Kanaatkâr insana israftan kaçınan insan olur ve kendine yetecek kadarını talep eder, alır ve kullanır ama artanı da empati kurarak ihtiyaç sahiplerine aktarmayı düşünür
Empatide her zaman karşıyı düşünüp söylene sözün gereğini yapar, hani her yemekten sonra yapılan bir dua vardır ya yarabbi biz doyduk doymayanlara da ver işte empati yoluyla doymayanlara kalan gıdayı aracı olup vermektir
Kanaatkâr insanın talepleri net ve belli olduğu için sizden ne istediğini bildiğinden isteklerde muğlaklık yok siz ikilemde kalmazsınız ve belli ortam olunca muamma olmaz
Çünkü bilir ki muammada ihtiyaçlar karşılanmaz ama netlikte kimin ne istediği bilinir ve akilane şeylerden zarar gelmez, e zararsız ve ihtiyaç şeyler de karşılanır
Kanaatkâr insan bir başkasını kendinle yetiştirir, bir diğerini takip eder ve bir bakmışsın belirsizlik ortamı kalkmıştır
Kendisi net ve açık davrandığı için her şeyi oda net görmek ister ve böyle bir ikilemde karanlık noktalar olmadığından çözüm her zaman bir el uzatımlık yakınlıkta olur
Zaten hep öyle olmuyor mu ki? “aza kanaat getirmeyen çoğu hiç bulamaz” buda hiddetle kalkanın zararla oturmasına benzer
Herkesin çoğu tamah edip çoğa saldırdığını veya çoğa sarıldığını düşünün! Peki ya ihtiyaç dediğimiz uyguya ne olacak
Çünkü çok bir ihtiyaç değildir, bir birikim işidir ve herkesin biriktirme arzusu açlığı ve çatışmaları körükler, tek taraflı düşünceyi körükler ve sonuç şimdiki gibi batırık bir dünya olmuş olur bir tek çıkarın kıble tutulduğu ama başka değerlerle kamufle edildiği kurnaz ilişkiler sizi yönlendirir
Siz akilane laflar ettiğinizde de sizi en kötü ilan edebilirler ve o akılsız şeylere inana bir kitleyi de zaten hazırlamışlar
Yani ak karadır ve karada aktır artık bu sefer sizin bu tarz bir mantığı kabullenmeniz zaman alır siz sizinle çatışırsınız ya kabul edersiniz yâda zor durumları yaşarsınız
Ki siz azı kanaat getirdiğinizde kesin olan bir şey vardır ki o az sizin malınız ve onunla yetindiğinizde kendinize mal ettiğinizden artık ikinci bir az için uğraşa girişirsiniz.
Bu az a yetinme duygusu çatışmadan uzak bir mantıktır, az ile yetinenlerin arasında mutlu bir şekilde yaşarsınız, kendi azınızı kullanma doygunluğu içinde barışık yaşarsınız
İki az birleşince de zaten bir çoğulu oluşturur ve siz o çoğulu kullanan kişi olmuş olursunuz ama birden o çoğulu istemek insanın karşılayamayacağı bir şey görünüp karşıdakinin korkutabilir.
Siz de o istediğinizi birden yaşayamayacağınıza gör istediğinizi elde etseniz bile hepsini birden kullanmayacağınız kesin
İhtiyacınız olanı kullanır gerisini biriktirişiniz ya biriktirdiğiniz bozulur küf tutar ise o birikiminizin ne anlamı olur
Yani bu kadar mücadele kendi ihtiyacına döner, e o zaman baştan bu mantığa endekslensek fazlası ve bizde olan küf tutmadan başkasının ihtiyacını karşılamış ve bozulmamış olur yanı kaynak doğru sarf edilmiş olur
Yani açlık varsa açların aç olma duygusundan değil tok olanların doymak bilmeyen duygusundan kaynaklanıyor.