Ülkemizde aydın geçinen kitlenin, kendi köşelerine çekilip mükemmel ve kusursuz insan olmaları, günümüz şartlarında yeterli olmadığı gibi, ülke için belli bir amaçtan haberli olma ve onunla uyum içinde hizmette bulunma anlayışından da uzak kalmayı doğurmuştur.
Kapitalizm ve Sosyalim gibi Irkçılık da son çağlarda ortaya atılan doktrin, felsefe, görüş ve düşüncelerin, Müslümanları ve özellikle yurdumuz insanını yorgun düşürmüştür. Aydınlar, bu ideolojilerin batıl yanlarını bilmeleri ve buna dair köklü ve sistemli bir inanç taşımaları gerekirken, derinlemesine bir bilgi, kültür ve bilime sahip olmadıkları için ya susma modunda ya da hep savunma pozisyonuna geçerek konunun dışında kalmışlardır hep.
On dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda, Avrupa’da ortaya çıkan aşırı milliyetçilik ve ırkçılık düşüncesi, ne yazık ki zamanla İslâm dünyasına da hızlı bir şekilde yansımış ve girmiştir. Millet bilinciyle yaşayan halklar arasında genel olarak ırkçılık ve kavmiyetçiliğin ne olduğu ve ne anlama geldiği bilinmezken, Batılı devletlerin İslâm dünyasına, özellikle Osmanlılara yönelik politikalarında görülen değişikliklerden sonra Arnavutlar, Araplar, Türkler, Çerkezler, Çeçenler ve Kürtler arasında gelecekteki sürtüşmelere zemin hazırlamak üzere kavmiyet ayırımına dayalı ideolojiler yayılmaya başlamıştır.
O dönemde bu tehlikenin erken zamanlarda farkına varan iki insan vardır. Asya kıtasında Dr. Muhammed İkbal, Osmanlı coğrafyasında da Mehmet Akif görülmektedir. Özetlemek gerekirse, Irkçılık, insanlar arasında nesil, renk, dil ve milliyet bağnazlığına bağlı olarak birilerini “kendinden ve başkalarından üstün” görmek ya da “başkasından ve kendinden aşağı” kabul etmek gibi herhangi bir ahlak, akıl ve mantık temeline dayanmayan fikri bir sapmadır.
Çağımızda toplumların var veya yok olması, artık olağan hale gelmiştir ne yazık ki… Makro planda kararlar alınıyor ve bugünün korkunç silahlarıyla ülkeler ya da aynı ülkede yaşayan topluluklar, birbirine düşürülüyor ve hızla ya da yavaş yavaş yok olmalarının yolu açılıyor.
Irkçılığa dayalı ırkçılık ideolojisi, insanlar arasında zulüm, haksızlık ve düşmanlığı doğuracak duygulara, insanların birbirlerine karşı üstünlük taslama ve nefret duymalarına neden olmakta ve sonuçta, toplumun kendinden olan ve olmayan yabancı iki gruba ayırmaktadır. Aynı amaçta olduğunu sanan kişilerin ayrı ideolojilere inanmış olmaları onların ayrılıklarına neden olmakta ve bunun sonucunda toplumda kavga, çekişme ve kaos hemen baş göstermektedir.
Kendinden olana sevgi, yakınlık ve yardımlaşma, yabancıya da nefret, husumet, aşağılama, hatta zulüm ve işkence gibi insanlık dışı kötü tutum, anlayış ve eyleme neden olmaktadır ırkçılık. Hatta bir kavim, bir ırk, kendi varlığını ve geleceğini bir başka kavmi imha ve dolayısıyla yokluğu üzerine bina etmeye ve kurmaya kadar gidebilmektedir. (Devam Edecek)