Hapishane hücresinde küçük notlar…

Ufuk Çimen Julius Fucik, 1903- 1943 yılları arasında Çekoslavakya’da yasamış gazeteci, yazar, eleştirmen, Çeklerin milli kahramanlarından ve kısa...

Ufuk Çimen

Julius Fucik, 1903- 1943 yılları arasında Çekoslavakya’da yasamış gazeteci, yazar, eleştirmen, Çeklerin milli kahramanlarından ve kısa yaşamında Çek gericileri tarafından defalarca tutuklanmış bir aydın.

Baskıların ardından Nazi kuşatması sırasında gizlenmek zorunda kaldı. Tüm zamanını düşünsel ve tarihsel çalışmalara verdi, aynı zamanda partinin örgütlenmesinde çalıştı. Arkadaşlarıyla birlikte RudePravo (KızılHaklar) dergisini çıkardı. Bir süre sonra yakalandı ve hapse atıldı. Uzun süre işkence gördü ama kimsenin adını gestapoya vermedi.

Ağır işkencelerle geçen 6 haftanın ardından Naziler, onun direncini kırabileceğini düşüncesiyle bir gün sabaha karşı hücresine eşi Augustina’yı getirdiler.

Nazi komiseri Augustina’ya“Tanıyor musun onu” diye sordu.

Ağır işkencelerin altında tanınmaz haldeydi eşi ama elbette tanımıştı eşini.

Augustina, “Hayır, tanımıyorum” dedi.

İnanmadı komiser:

Augustina’yı Fucik’in kan revan içindeki yüzüne yaklaştırdı ve “İkna et onu” dedi; “…aklını başına alması için ikna et.

Kendini düşünmüyor, bari seni düşünsün. Bir saatiniz var, iyice düşünün. Burnunuzun dikine gitmeyi sürdürürseniz, bu gece kurşuna dizilirsiniz. İkiniz de…”

Augustina gözleriyle kocasını okşarken konuştu:

“Bu tehdit bana sökmez. Son ve büyük arzum şu: Onu kurşuna dizecekseniz, beni de dizin.”

Fucik, haftalardır yaşadığı ağır işkencelere rağmen gülümsemeye çalıştı. Augustina’yı götürdüler.

İki sevdalının son görüşmesi böyle oldu.

Augustina bu yüzleşmeden bir yıl kadar sonra Polonya’daki toplama kampına gönderildi.

Fucik ise Ağustos 1943’te idam cezası aldı. 8 Eylül 1943 günü Berlin’de asıldı.

Bitmedi.

Hitler, 1945 baharında yenildiğindeAugustina, Polonya’da işkenceden bir deri bir kemik kalmış tutsaklar arasındaydı.

Hemen Çekoslovakya’ya dönüp kocasını aramaya başladı.

İdam edildiğini öğrendi. Ancak idam haberiyle birlikte eşinin Prag’daki hapishanede bir Çek gardiyanın hücresine soktuğu kalem sayesinde küçük notlar aldığını, bu notları numaralayıp birer birer gizlice dışarı çıkarıldığını öğrendi.

Augustina önce gardiyanı buldu. Ondaki notları aldı. Sonra diğer sayfaların peşine düştü ve numaralanmış sayfaları bir araya getirdi.

Bu notlar bir büyük aşkın ve direnişin öyküsü olarak ölümünden sonra “Darağacından Notlar” adlı kitaba dönüştü.

Fucik, eşi Gustina’dan ayrıldıktan sonraşunları yazmıştı: “İşte benim Gustina’m, muazzam bir aşk ve müthiş bir güç…

Canımızı alabilirler, öyle değil mi Gustina; ama aşkımızı ve onurumuzu alamazlar.

Vedalaşmamıza, kucaklaşmamıza, hatta birbirimizin elini tutmamıza bile izin vermediler.

Sen de ben de biliyoruz ki, büyük olasılıkla birbirimizi bir daha hiç görmeyeceğiz.

Yine de ta uzaklardan seslenişini duyuyorum:

Elveda sevgilim! Şimdilik elveda…”

Fucik, bu satırlarla eşine veda etmiş, ancak aynı mektuba ümitli bir ihtimali de eklemişti:“Bütün bunlar geride kaldıktan sonra yeniden bir araya gelecek olursak nasıl yaşayacağımızı hayal edebiliyor musun?

Özgür bir hayatta, yaratıcı özgürlüğün güzelleştirdiği bir hayatta yeniden buluşmak…

Onca yıldır özlemini çekip sabırla çaba harcadığımız, şimdi de uğrunda ölüme gittiğimiz şeylere eriştiğimizde…

(O gün) artık hayatta olmasak da insanlığın büyük mutluluğunun küçücük bir parçasında yaşıyor olacağız.Ayrılmak zor olsa da, bu (ihtimal) gönlümüzü okşuyor.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri