Henüz çocuk yaşta “gelin” olan,oldurulan; hayatının baharında çocuğuyla büyüyenlerin yürek yakan dramları? Bu makûs yazgıya başkaldırarak hayatlarını erteleyenler?
Toplumun kanayan her bir yarasına neşter atan; o kanal benim bu kanal senin gezerek oluşturdukları zihin tekeli içinde beyinlerimizi adeta "iğfal" eden ve hemen her konuda allame olan profesörlerimizin, bilim adamlarımızın bu konuda çözüm üretmek adına bir çabalarına şahit oldunuz mu?
TV ekranlarında salya sümük bu din-i mübin-i salt bir menkıbe, hikâye dini haline getiren; onu hayatın atar damarlarında akan bir yaşam tarzı, insan olma çabası olarak sunmak yerine; tapınak dini haline getirmek için var gücüyle çabalayan bezirgânların bu konuda herhangi bir kelam ettiklerini duyan oldunuz mu aranızda?
Rahman’ın “çifter çifter yarattım” ikazıyla; çağlar ötesinden “Kadınlar size Allah’ın emanetidir” Nebevi uyarısına kadar; bırakın kültürel emperyalizmi ile bombalanan manevi değerlerimizi, bizzat içimizdeki fertlerin, toplulukların, stk’ların, bizatihi “dinsel argümanlar” kullanarak ortaya koydukları “kadınları köleleştirme” değirmenine su taşıyarak, hatta hakikati zimmetine alıp başkalarını bâtıl yolların yolcusu ilan edip dinin kârına ortak olan ama mükellefiyetlerinden kaçınan herkesin bu konudaki azabı iman ediyorum ki çetin olacaktır.
Zira iman edip diriltmeye, yaşatmaya talip olmamak, mesajları verip bu mesajlardan zerre kadar nasiplenmemek; O(sav)’nunrisaletine iman edip onun gibi olmayı aklının ucundan dahi geçiremeyen, gönlündekilerle hesaba oturabilecek güçten yoksun, sema ağlarken kalbi kuru olan insanların bu yolculuğu yaşatmaya çalışmalarının izahı yok beynimde.
Sayfalar hatta kitaplar dolusu dile getirebileceğimiz bu içler acısı tabloyu bir tarafa bırakıpbakalım şu mübarek (!) “kadınlar günü”nde “kadın” ın dünyadaki durumuna;
* Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70'i eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülüyor.
* Dünyada her 3 kadından 1'i hayatının bir döneminde şiddete maruz kalıyor.
* Her 5 kadından 1'i hayatının bir döneminde tecavüz veya tecavüz girişimi kurbanı oluyor.
* Dünyada, (ağırlıklı olarak Afrika kıtasında)135 milyondan fazla kadın sünnet ediliyor.
* 320 milyonluk Arap dünyasında her 2 kadından 1'i okuma yazma bilmiyor.
* Suudi Arabistan'da kadının oy hakkı 2011 yılında verildi, araba kullanması halen kısmen de olsa yasak.
* Dünyada her 3 kadından biri şiddete maruz kalıyor, her 5 kadından biri tecavüze uğruyor ya da tecavüzden son anda kurtuluyor.
* Yoksulluk giderek “kadın”laşıyor.
* Yeryüzündeki mutlak yoksulluk,açlık sınırındaki 1.5 milyar kişinin yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyor.
* Dünyadaki işlerin yüzde 60’ını yapan kadınlar, toplam gelirin yüzde 10’una; dünya üzerindeki mal varlığının ise yüzde 1’ine sahipler.
* Mültecilerin yüzde 80’ini kadınlar oluşturuyor.
* Dünya genelinde okuma yazma bilmeyen yetişkinlerin yüzde 67’si kadın.
* Eğitim olanağından yoksun 45 milyon erkek çocuğa karşılık, kızlarda bu rakam 85 milyona ulaşıyor.
* 700 milyon kadın yeterli yiyecek ve içme suyu ile sağlık ve eğitim hizmetlerinden mahrum.
* Birleşmiş Milletler’e üye 191 ülkenin sadece 12’sinin lideri kadın...
Sonuç mu?
Evet; onlar, kendi suçlularını doğurdular. Etrafınıza bir bakın hepsi, yetiştirdikleri tarafından taciz ediliyor, yetiştirdikleri şiddet uyguluyor ve tecavüz ediyor. Yetiştirdikleri, aleyhlerinde yasalar çıkarıyor.
Mağara yaşamından(!), gökdelenlere uzanan zamanı, bu zamanın bireylere ne kazandırıp ne kaybettirdiğini düşünün. Ama kendilerine ulaşan ilahi nimetlerin yüceliğince gitgide çetinleşen imtihanlarla sınanan iffet abidesi Meryem’lerden; Allah’ın bizzat selam gönderdiği Hatice’lerden, vefa timsali Fatıma’lardan, Peygamber’in kördüğümü Aişe’lerden günümüz Havva’larına ulaşan mesajları okuyarak.
İnanın ki;bilgisini, gayretini, hissiyatını, duasını vesile edinerek"kendi çağlarının" göğsüne iyilik, güzellik, doğruluk için; hak ve adalet için, dert ve acıları paylaşmak için omuz omuza verip tohum ekenler kurtulacak, gerisi ne olursa olsun hüsrana uğrayacak ve kaybedecektir...
Zira “ama” ile başlayan hınç dolu itirazlarımızı bastırabilecek yegane silahımız kainatın varoluş sebebi olan “sevgi”dir.Ahaliyi bırakıp kendi gönlümüze dönmekten başka sığınağımız da yok. Aksi halde geleceğe dair beslediğimiz umutlarımızın üzerine bir bardak su içmekten öteye geçemeyiz.
Müebbet muhabbetle…