Yaşam kendi mecrasında akardı ve akıntısında nice canlıların esin kaynağı olup nicesine umut olmayı, nicesini uykudan uyandırmayı becerirdi, bu beceriklilik doğal bir seleksiyon halini alırdı.
Benim melekelerim beni bana emanet etmekten çok çocuklara teslim etmeyi ve çocukların sihirli dokunuşlarıyla geleceğime yön vermeyi tercih etti edeli melekelerim bir başka işliyor, gerek enerjisiyle gerek sinerjisiyle başka işler durumda yaşıyor
Öyle hareketlilik ve öyle canlılık performansları ortaya döküyordu; bunları bilinçli bir iradeyle yapmıyordu gibi görünse de bilerek yapılış ölçülerine sahipti, bu ölçüleri büyüklerin çıkarları uğruna uydurduğu ölçülerden söz etmiyorum, bir insanın yaşaması için, insanlar için geçerli ölçülerden söz ediyorum
Dirençten ve çalışmaktan asla ve asla ödün vermeyen cinsinden bir üretkenliği içinde barındırdığı daha yapılacak işim çok teoremiyle kat edilecek mesafeyi gösteriyordu, çünkü bu çocuklar harikaydı
Kimde ne değişikliğe sebep olduğunun çetelesini tutmuyordu ama insanların ve yaşamın çevresinde şekillenişe sahip olduğunu görüyordu, çünkü ve sonuçta aynı dünyada veya aynı toplumlarda yaşıyorduk
İnsanlık öyle bir şey ki sertliği barındırmıyor ve kaldıramıyordu, çirkinliği veya bencilliği insanlığa hakaret olarak algılıyor ve bundan sonraki yaşamın çerçevesini de daha esnek ve daha estetik çiziyordu, hele bu çiziliş çocukların ellerinden çıkıyorsa kesinlikle daha kabul edilir oluyordu
Sıradanlık yaklaşan tehlikelerin neler olduğunu bilseydi ödü patlar ve olaylar yaşanmadan ölümü gerçekleşirdi ama yaşamın sessiz akışında her şeyi yaşadı ve hala yaşıyordu eğer bu yaşama yaşam deniyorsa
Miras olunan tablolar aynı şekilde kalır ise durağan hal alır ama gelişir ise günün yeni şartlarına göre kendini reorganize etmiş olur, modern hal almış deyimini hak kazanır ama sosyalliği unutmadan ama insanlığı unutmadan hak etmek gerekir
Bilgeliğin, bir daha yaşanmasını istediği şeylerin de sessizce yaşandığına tanıklığı ise; nasıl bir anlatımla bilgeliği kendine anlatacağını bilmeden anlatım sahnesine döküyordu heybesindekileri
Yola çıkan kervanın yolda dizilmesi meselesini tersyüz eden planlama ve bilgeliği insanlığa kazandıran emek! Nasıl unutulabilir veya nasıl görülmeyebilir ki?
Ellerindeki hazine miydi veya kendi yaşanmışlıklarından sentezler miydi kestiremedi ama iyi malzeme topladığını görünce; bunları ben mi yaşamışım demekten kendisini alıkoyamadı, kendisindeki bu doğal tepkiyi yine kendi mecrasında karşıladı
İnsanların yaşadıklarını önceden kestirmeleri çok nadir görülen bir tablodur ve bu yaşanacakları önceden kestirmek ciddi bir bilinç ve hazırlık işi, yoğunlaşma, konsantrasyon işi
Bir şeyi bilip bilmediği konularda yorumları pek nadir gibi görünse de, yine çorbaya dalan bir kepçe gibi yaşama dalıp kaldırabileceği sahnelerin tümünü gün yüzüne çıkarıyordu, emektar bir insanın yaşamdan beklentisine cevap gibi kendine de cevap oluyordu
Bu bilgi ve bilinçti ve durduğu yerde durmuyor var olan kapları kendi rengine büründürüp kendi hallerini onlara veriyordu yani her şey değişiyordu ve değiştiriyordu
Bu yaşanmışlıkların tümünde ana figüran olacağını ve akıntıların kendi renginde olacağını kendisi bile kendisine anlatsaydı inanmazdı.
Ama emek ve çaba insana çok şey kabul ettirdiği gibi bilginin bu kabullenişini önce kendisine ve sonra da çevreye kabul ettiriyordu
İnanılmaz rahatlığı vardı ve bunlar tezgâh değil ise büyük bir gelişmeydi, inanılmaz açık sözlülük, inanılmaz yalınlık, bunların gerçekleşiyor olması inanılmaz sonuçlardı
Dünyada neler değişmedi ki? Yerimi kimseye vermem, kaptırmam diyen niceleri yerini bir sonraki jenerasyona bırakmadı ki? Bu değişimler bile bir sonraki değişim heyecanını bir an olsun kaybetmedi
Sonuçta karamsarlığa, tembelliğe yakalanan kendisi olmadığı ve yakalanın kelimelerin yetersizliğinden bir başka görüntü çıktığını fark ettiğinde kendi namı hesabına sevindi.