Gölgede kalanlar: Behram Paşa Cami

İçine kendimi de katıp yaşadığımız yerin yabancısıyız diyorum. Her gün olmasa da ara sıra gördüğümüz birçok yer hakkında neredeyse hiçbir...

İçine kendimi de katıp yaşadığımız yerin yabancısıyız diyorum.

Her gün olmasa da ara sıra gördüğümüz birçok yer hakkında neredeyse hiçbir bilgim olmadığını kent dışından gelen bir arkadaşla gezerken fark ettim.

O yüzdendir ki kendime anlatmak ve hafıza oluşturmak adına biriktirdiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Ulu Cami ya da Surlardan değil Behram Paşa’dan başlayacağım.

Neden Behram Paşa?

Ulu Cami, Surlar ya da Hasan Paşa, Deliller Hanı, Sülüklü Han daha görünür merkezi yerlerde olduğundan herkesin az çok bilgi sahibi olduğu yerler. Behram Paşa, Lalebey, bazı hamamlar, küçük camiler o yüzden gölgede kalıyor.

Evet, bu yüzden Bahram Paşa deyip başlayalım.

Behram Paşa Cami’ne Melikahmet Caddesi’nden Balıkçılar Başı yönünden gelindiğinde Peynirler Çarşısı civarındaki Deva Hamamı Sokağı’ndan gidiliyor. Cami bu sokağın ileride kesiştiği Bayram Paşa Sokağı’nda yeralıyor.

Tarihi ve yapı özellikleri

Diyarbakır’ın on üçüncü Osmanlı valisi ve beylerbeyi olan Sokullu ailesinden Kara Şahin Mustafa Paşa’nın oğlu Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ana giriş kapısındaki kitâbede Caminin inşasına Hicri 972 (Miladi 1564) yılında başlanıp 980 (Miladi 1572) yılında tamamlanmış olduğu yazılıdır. Mimar Sinan’ın İstanbul dışındaki önemli bir eseri ve bir deneme yapısı olarak değerlendirilmekte, ancak adı Sinan’ın eserlerine dair kaynaklardan sadece Tuhfetü’l-mi‘mârîn’de geçmektedir.

Doç. Dr. İrfan Yıldız, caminin en önemli özelliğinin Mimar Sinan'ın 8 destekli yapılar planında inşa edilmesi olduğunu Beşiktaş Sinan Paşa ile başlayıp Kayseri Kurşunlu ile devam eden bu plan şemasının Diyarbakır'daki son aşaması olduğunu belirterek, caminin mihrabı ve minberinin Kurşunlu Camii'nden örnek alındığını söylüyor. (1)

Tamamen kesme taştan, tek kubbeli ve tek minareli, son cemaat yeri çifte revaklı ve sakıflı bir camidir. Aslında bir külliye olarak düşünüldüğü anlaşılmaktadır; hamamı da ayaktadır. Avlusundaki şadırvanda boğumlu-düğümlü sütunlar dikkati çeker. Minaresi 1928 yılında kısmen yıkılmış ve ertesi yıl aynı üslûpta tamir edilmiştir. İlgi çekici mimarisinin en önemli özelliğini tek kubbeli hariminin duvarlarındaki hareket teşkil etmektedir.

Dört duvara oturan tromplu kubbe ile örtülü yapı sisteminde bir değişiklik yapılarak kalın tutulan duvarlarda dikdörtgen boşluklar elde edilmiştir. Bunların her birinde küçük birer mihrap nişi bulunduğu ve aralara ikinci kat mahfillerinin yerleştirilmiş olduğu görülmektedir. Böylece kubbe de dört duvar yerine bir bakıma sekizgen bir ayak sistemine oturtulmuş olmaktadır. Kalın duvarlarda boşluklar bırakmanın sonucu dört köşede dört tane kare mekân ortaya çıkmıştır. Bunlardan mihrap yönünde bulunan ve küçük kubbeciklerle örtülü birer hücre meydana getiren boşluklara iç taraftan girilmektedir. Aslında beş kubbeli olan son cemaat yeri, dıştan sütunlarla çevrilip meyilli bir çatı altına alındığından geniş bir sakıf meydana getirmekte ve bu özelliği ile bölgedeki yazın namazları açık havada kılma geleneğine de uygun bir karakter kazanmış olmaktadır.(2)

Son cemaat yeri cepheleri dahil duvarlarda iki değişik renkte taş kullanılmış olması dış görünüme dekoratif bir hareketlilik sağlamıştır. İçte ise tromp ayaklarındaki mukarnas dolgular mimari süsleme elemanları olarak dikkati çekmekte ve duvarları kaplayan XVI. yüzyıl iznik çinileri de cümle kapısındaki iki renkli görünüme katılmaktadırlar.

İstanbul’da Bâlî Paşa ve Silivrikapıİbrâhim Paşa camilerinin ana mekân şemaları ile yakın benzerliğe sahip olan Diyarbakır Behram Paşa Camii, bir tek kaynakta adı geçmekle beraber Sinan’ın önemli deneme yapıları arasında sayılmaktadır.

(1)

(2)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri