Foto: Arşiv
Yine bir kadın cinayeti
Bir kadın daha öldürüldü.
Bir kadın cinayeti daha.
Tanıdık haber manşetleri değil mi?
Maalesef...
Kadın şiddetinin yaşanmadığı kadının öldürülmediği, onurunun ayaklar altına alınmadığı bir günümüz kaldı mı, peki?
“Kadın cinayetlerini durduracağız” platformu raporuna göre; geçtiğimiz ocak ayında 23 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. 14 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu.
Bu kadınların yüzde 70i evlerinde ölü bulundu. (Pandemi yasaklarının bulunduğu Ocak ayında) Önceki hafta da ilimizde bir kadın cinayeti yaşandı. Hem de katili de çok tanıdık biri; öz kardeşi. Katil zanlısının ilk ifadesi de, yine tanındık bir cümle “aile namusumuza leke getirdi.”
Olayın hemen akabinde, değerli bir hocam, olayın aslı faslını öğrenmek için beni aradı., haberin detaylarını öğrendikten hemen sonrasında şu soruyu yöneltti.
Bu olayların yaşanmasının nedeni gen mi eğitim mi?
Gen ağırlıklı eğitimsizlik diye cevap verdim. Kadına yönelik şiddetin nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanıyor. Bu eşitsizliğin çıkış noktası eğitimsiz olan genlerin, çocuklarına eğitimsiz bir gen miras etmesi sonucudur. Ataerkil düşünce geni, kadını bir meta olarak görmüş ve toplumsal yaşamda kadını arka plana atıp, kadın kimliğini işlevsiz bir hale getirmiş. Ataerkil genin kölesi haline getirilen kadın baskı, tecavüz, ve şiddete maruz kalmıştır. Bütün değerleri elinden alınmış, doğurganlık dışındaki tüm kadınsal rolleri kısıtlanmış bir biyolojik robot, bir cinsellik objesi olarak görülmüş.
Tabi bunda ataerkil genin getirdiği kabalığın, zorbalığın yanı sıra kadının zayıf bir duruş sergilemesi de etkilidir. Kadın kendisini ezdirmemeli, ve şiddet karşısında duygusallığı arka plana atıp cesaretli olmalıdır. Ve kendilerine bahşedilen yasaların farkında olmalıdır. Her ne kadar medeniyet yuları takanlara iyi hal indirimi uygulayan yasalarımız olsa da, kadınlarında kamusal alanda bir çok hakları mevcuttur. Ataerkil gen, ataerkil zihniyet tarafından psikolojik buhranlar sonucu kadınların bu haklarını bilmemeleri ya da kullanmaması sağlanmış ve sağlanmaya da devam ediyor. (Tabi haklarını bilenlerin de geç işleyen adalete kurban gitmesi de bir başka ayıbımız.)
İşte burada da genin egitimsizliğine karşı kendini koruyup kollayacak kadının elinde bir silah görevi, bir koruyucu mekanizma işlevi görecek EĞİTİM zırhlısı karşımıza çıkıyor. Evet Eğitim en iyi zırhtır. Son teknolojilerle yapılmış bir süngüye bile meydan okuyan bir zırh. Kadınların toplumsal statüde söz sahibi olabilmeleri, ayakları üzerinde durabilecekleri bir yaşam inşa etmeleri yalnızca eğitimle mümkündür.
Eğitimli kadınlar şiddete maruz kalmıyor mu? Diyenleriniz olacak. Ekonomik düzeyleri, sosyal konumları fark etmeksizin her kadın şiddete Maruz kalıyor. Bu onların yetersiz eğitimi değil, onlara siddet uygulayanların eğitimini tam almayışıdır.
Şiddete uygulayan da çoğu zaman eğitimli biri olabiliyor. Sonuç yine genin eğitimsizliği. Çocukları Avrupa’nın en seçkin Üniversitelerini bitirmiş olsun. Çocuklarına egoizmin kötü yönlerini anlatmayan ebeveynler, zeki fakat egosentrik nesiller topluma kazandırır. Egosentrik bireylerin şiddet eğilimi yüksektir. Bu yüzden kadın ne kadar eğitimli olsa da karşısındakinin egoist tavırları şiddete maruz bıraktırıyor maalesef. Kadına yönelik şiddet tarihin bütün çağların da var olan ve olmaya devam eden bir insanlık ayıbımızdır. Ama, kadınlar eğitimle, bilinçli olmakla bunu en aza indirgeyebilir. Aksi halde maktul sıfatı kadınların makus talihi olacak?