Siyaset insanı idare etme sanatı, mesleği ve görevidir.
Toplumun siyasal örgütlenmiş durumu olan devleti, yönetmeye aday farklı siyasi partiler kurulur. Bu partileri kuran kadrolar, iktidara geldiklerinde sahip oldukları dünya görüşü, inanç ve değerlere göre devleti yönetirler.
Partiler, ekonomiden eğitime, tarımdan hayvancılığa, iç politikadan dış politikaya birçok alanda farklı düşündükleri için, parti programları farklı olur. Ama hak, hukuk, adalet, liyakat gibi ortak düşündükleri konular da vardır.
Devleti yöneten veya yönetmeye aday tüm partiler, ülkenin ve milletin menfaati için, istişare etmek ve görüş alışverişinde bulunmak için zaman zaman bir araya gelebilmeli /gelmelidirler.
Maalesef, son yıllarda ülkenin yaşamış olduğu en büyük talihsizliklerden biri de, bu istişare ve ortak aklın yok edilmesi, kutuplaştırma, ötekileştirme, kin ve nefret dilinin öne çıkartılmasıdır.
Böyle bir dönemde, tüm partiler olmasa da altı partinin genel başkanlarının bir araya gelmesi, yıllardır vatandaşların görmediği ancak arzu ettiği ve beklediği, hem istişare ve diyalog hem de gelecek için umut ışığı olacak, çok önemli bir toplantı olmuştur. Zaten altı lider de bunun farkında.
“Bugün, Türkiye için tarihi bir gündür. Birbirinden farklı altı siyasi parti olarak bizler, Türkiye’nin yıllardır görmeyi umut ettiği tarihi bir çalışma için bir araya geldik.” (Ortak açıklama)
Fakat bu toplantıdan, Cumhur ittifakı bileşenlerinin yetkilileri, medyası ve yandaşlarının çok rahatsız ve tedirgin olduğunu gördük. Neden?
Çünkü yıllardır iktidar, ekonomi, tarım, hayvancılık, işsizlik, hayat pahalılığı, döviz, altın, akaryakıt, elektrik ve doğal gaz başta olmak üzere iğneden ipliğe her gün gelen zamlar, vatandaşın belini bükmüş, bunun müsebbibi AK Parti ve MHP iktidarının, başarısızlıklarını hamaset, kutuplaştırma, ötekileştirme dilini kullanarak kapatmaya çalıştığını görüyoruz. Bu dil, belki iktidarlarının ömrünü biraz uzatıyor ama ülkenin ekonomisine, milletin huzur ve barışına, maalesef büyük zararlar veriyor. Bundan dolayı altı farklı partinin bunu kırarak bir araya gelmesi çok önemli olmuştur.
Aslında bunu devletin başı olması gereği, ülkenin genel sorunlarını istişare etmek üzere Cumhurbaşkanının kendisi, tüm parti liderleriyle zaman zaman bir araya gelebilmeliydi. Ama bunu yapmak yerine, onları hep küçümseme ve muhatap almama yolunu seçti.
Cumhurbaşkanının bu toplantıları yapmaması, Türkiye için büyük bir kayıp ve eksiklik olduğu gibi, altı farklı partinin bir araya gelebilmesi ve ülkenin temel sorunlarını, “istişare ve ortak akılla” çözümü için bir araya gelmeleri, ortak adımlar atma kararlılığı çok önemli ve büyük bir kazanımdır.
Her ne kadar katılım açısında eksik denilse de bu toplantı, daha önce “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi” görüşmek üzere, altı partinin Genel Başkan Yardımcılarının katıldığı komisyonun devamıdır.
Elbette ileride bu katılım artabilir / artmalıdır. Çünkü sistem değişikliği ve yeni anayasa gibi tüm toplumu ilgilendiren konularda daha çok desteğin sağlanması gerekir. Önümüzdeki süreçte Cumhur ittifakı ve HDP başta olmak üzere tüm partilerle görüşülmesi ve mümkün olan en yüksek desteğin sağlanması gerekir. Güçlü bir ihtimalle Cumhur ittifakı, bu tür görüşmelere kapalı olacağından, HDP dahil muhalefetteki tüm partiler, doğru stratejilerle birlikte hareket edebilmeli, hiçbir parti dışarda bırakılmamalı ve ötekileştirilmemelidir.
Muhtemelen milletvekili seçimlerinde her parti kendisine oy verecek; ama cumhurbaşkanlığı seçiminde tüm muhalefet, önceden görüşülüp belirlenmiş ilke ve prensipler çerçevesinde partili olmayan tek bir adayı desteklemeleri gerekir diye düşünüyorum. Burada şahıs değil prensip ve ilkeler öne çıkmalıdır. Böyle önemli bir süreçte, altı milyon oy almış HDP’nin dışlanması veya muhatap alınmaması elbette doğru olmaz.
Kaldı ki iktidarın da istediği budur. Halbuki iktidar, yeri geldiği zaman Apo’dan mektup okutma, Osman Öcalan’ı TRT’de konuşturma ve HDP ile müzakereler yapmıştır. HDP o gün de aynı HDP idi. Dünden bugüne HDP değil, MHP ile iş tutan AK Parti değişti. Dolaysıyla, AK Parti istiyor ki herkes, kendisi kimi dost kabul ederse dost, kimi düşman ilân ederse düşman kabul etsin. Bu oyuna gelmek, peşinen seçimi kaybetmek demektir. AK Parti, HDP’nin tabanının oylarını almak için her türlü yola başvuracaktır. Bu yollardan biri de muhalefet partilerini birbirinden uzaklaştırmak ve beraber hareket etmelerini engellemektir.
Elbette burada en çok HDP’nin olup olmamasının tartışılacağını kabul etmek gerekir. HDP, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmadığı sürece, diğer partiler gibi legal ve meşru bir partidir. Bundan dolayıdır ki, TBMM’de Başkan vekilliği yapar, komisyonlarda temsil edilir, TBMM Genel Kurulu’nda görev yapar ve hazineden yardım alır. Şayet HDP mensuplarından terörle ilgili bir bağlantısı olan varsa, bağımsız savcı ve hakimler zaten gereğini yapar. HDP mecliste görev yaptığı sürece, her parti kendisiyle, kendisi de her partiyle rahatlıkla görüşebilir / görüşmelidir. Kişi veya partilerin suçlu ve terörist olup olmadığına Cumhur ittifakı bileşenleri değil, ancak bağımsız mahkemeler karar verir.
Siyasi erk, ülkenin birlik ve beraberliğini, huzur ve barışını pekiştirmek için, siyaset ve diyalog alanını genişletmeli, hak, hukuk ve adaletle hükmetmeli, insan hakları ve özgürlüklerinin önünü açmalıdır. Partiler ve vatandaşlar olarak herkes, farklılıkları ayrışmanın veya bölünmenin bir sebebi değil, bir zenginlik, dayanışma ve avantaj görülmelidir. Çünkü insanoğlu, renk, dil, ırk, cinsiyet, din inanç ve fikirleriyle tek değil farklıdır.
Müslümanlar olarak, inancımız, mezheplerimiz, amellerimiz, ahlâkımız ve takvamız bir değildir. Aynı ailenin fertleri bile, tek karakter, ahlâk, cinsiyet veya boya sahip değildirler.
Kara ve denizdeki hayvanlar, bitki ve ağaçlar da tek değildir. Dolayısıyla bir ve tek olan yalnız Allah’tır.
Tek fikir, tek parti, tek ırk, tek dil, tek millet, tek adam… Tek, tek, yani teklerde ısrar etmek, her şeyden önce, Allah’ın (CC) kâinatı yaratış hikmetine aykırıdır. Farklılıklarımızı ayrışmanın sebebi değil, dayanışmanın gereği kabul ederek, her kesimle diyalog kurmalı ve beraber yaşamanın yollarını bulmalıyız. Bu daha kolay ve ucuzdur.
İktidarın, muhalefet partileriyle diyalog kurması, katil ABD ve İsrail’le, darbe finansörü diye ilân ettiği BAE ile diyalog kurmasından daha zor olmasa gerek. Bütün farklılıklarımızla beraber, eşit ve adil bir sistem içinde yaşama dileğiyle.
Vesselâm