Bu hafta sonu Batman’da idim. Tüm ülkemizde olan işsizlik ve hayat pahalılığının Batman’da çok daha fazlasıyla yaşandığını gördük.
Batman’da işsizlik ve hayat pahalılığı sonucu olarak, gelecekle ilgili umutları kalmayan birçok genç, uyuşturucu veya hırsızlık şebeklerinin ağına düşmüş; maalesef uyuşturucu ve hırsızlığa bulaşan gençlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Batman ilimizde üretim yapacak fabrikalar yerine, her geçen gün sayıları artan cafe ve kahvehaneler açılmakta.
Yine, Batman’da emekli, işçi, memur ve çiftçilerimiz perişan. Siftah yapamayan esnaf, sattığını yerine koyamamaktadır.
Ayrıca, tarımın geliştirilmesi ve çiftçinin desteklenmesi yerine tarımsal alanların imara açılması, Batmanlıları ciddi anlamda endişelendiriyor. Hem de ülkemizin tarımda dışa bağımlı hale geldiği bir dönemde.
İşsizliği resmeden iki örnek:
2021 Ağustos ayında Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin “Yemek hizmet alımı” ihalesini alan özel bir şirketin, alacağı 29 personel için 8 bin 973 kişinin başvuru yapması;
Diyarbakır’da 2021 yılında İş-Kura tam 213 bin 899 kişinin müracaat etmiş olması, işsizliğin vahim tablosunu ortaya koymaktadır.
Doğu ve Güneydoğudaki diğer illerin tablosu da bundan farklı değildir.
Bu korkunç rakamlara, umudu olmadığı için, İş-Kura müracaat etmeyen binlerce kişi dahil değildir.
Bu korkunç rakamlara aylık 1500 TL, 2000 TL veya 2500 TL’ye çalışan on binler dahil değildir.
Sadece Batman ve Diyarbakır’daki işsiz sayısına baktığımızda, AK Parti’nin ülkeyi nasıl işsizler ordusuna çevirdiğini çok rahat anlayabiliriz.
Siyasi bir partinin iktidardaki başarısının en önemli göstergesi üretim, istihdam ve ihracattır.
İstihdamın olmadığı yerde üretim, üretimin olmadığı yerde ihracat, ihracatın olmadığı yerde güçlü ekonomi, güçlü ekonomisi olmayan bir ülkenin de güçlü olması mümkün değildir.
Bu işsizlik tablosuna karşılık, 20 yıllık AK Parti iktidarında bir avuç sermaye sahibi kişi, servetine servet katmış, ancak 84 milyon vatandaş her gün daha çok fakirleşmiş, alım gücü azalmış ver her gün gelen yeni zamlar vatandaşı silindir gibi ezmiş, ezmeye devam etmektedir.
Bu acı tablo ortada iken ve vatandaşlar, hayat pahalılığı, işsizlik ve hukuksuz uygulamalarla mücadele ederken, Cumhur İttifakı’nın gündemi; İmamoğlu’nun İngiliz elçisiyle balık yemesi, İstanbul’un karı, küçük yaştaki bir çocuğun ana muhalefet liderine hain demesi, camide dillerin koparılması mesajı, faiz hakkında ‘nas var nas’ denildiği halde vatandaşın faiz + kur farkı ile faize yönlendirilmesiyle dini değerlerimizin istismar edilmesi ile suni gündemler ve siyasi kavgalar oluşturmaktadır.
Çocuğun hain demesinden bahsetmişken, Cumhur ittifakının önde gelen yetkililerinin kullandıkları kutuplaştırma, ötekileştirme, kin ve nefret dili, on yaşındaki bir çocuğu bile etki altında bırakmış olacak ki, CHP liderine hain diyebilme noktasına getirmiştir. Bundan daha vahimi, çocuğun söyleminde sonra, Sayın Erdoğan ve bakanlarından hiç kimsenin ‘Aaman evladım, bu tür kelimeleri kullanma!’ dememiş olması ve gülüşmelerle karşılamaları olmuştur.
Dolaysıyla, siyasilerin kullandığı kutuplaştırıcı, ötekileştirici, kin ve nefret dili çocukları bile etkilediğine göre, ülkemizin barış ve huzuru, birlik ve beraberliği için bir an önce bu dil terk edilmeli, saygı, nezaket, barış ve sevgi diline dönülmelidir.
Vesselâm.