Öncelikle 11 ilimizi etkileyen deprem felaketinden dolayı şehid olan tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, ailelerine ve tüm Türkiye’mize sabr-ı cemil diliyorum. Acımız ve kayıplarımız, maalesef çok büyük. Allah bir daha bu tür felaketleri bizlere yaşatmasın. Amin!
Partiler, ülke ve milletin yönetim, hizmet ve sorunları konusunda ortak bir düşünce, amaç ve program çevresinde toplanan kimselerin oluşturduğu, anayasaya ve yasalara göre kurulmuş siyasal örgütlerdir.
İktidar-Hükümet-Yürütme, bir işi yapabilme gücü ve yetkisi, yönetme gücünü elinde bulunduran kişi ya da kişilerdir. Diğer bir ifadeyle, vatandaşların sorunlarını çözmek, refah seviyelerini yükseltmek, can, mal, akıl, nesil, inanç ve fikir emniyetini sağlamak için devletin imkan ve gücünü vatandaşlardan yana kullanan yetkili kurumdur.
Muhalefet partisi, devleti yönetmek için, iktidara aday olan partilerdir.
Devlet, sosyal bir varlık olarak beraber yaşamak zorunda olan insanın bütün ihtiyaçlarını karşılamak için var olan büyük bir organizasyondur. Devleti meydana getiren insandır. İnsanın olmadığı yerde devlet olmaz. Bir devlette, beraber yaşayan insanların din, dil, ırk, renk ve kültürleri bir olabileceği gibi farklı da olabilir. Devlet herkes için binanın çatısı konumundadır. Devlet, bu çatı altında yaşayan herkesindir.
Dolaysıyla devletin imkan ve hizmetleri, vatandaşın farklılıklarına bakılmadan herkese eşit ve adil sunulmalıdır. Muhalefet partileri, Stk veya vatandaşların zaman zaman yaptığı itirazlar, devlete karşı değil, sisteme, iktidarın icraatlarına veya hizmet şeklinedir.
Bu günkü sistemde, devletin bütün imkan ve gücünü kullanma yetkisine sahip, iktidar partisi ve partili Cumhurbaşkanı, eğer devletin güç ve imkanlarını yanlış, eksik, eşit ve adil olmayan bir şekilde kullanırsa, muhalefet partileri, bazı Stk veya vatandaşlar elbette eksik ve yanlışları eleştirir, kendi öneri ve çözüm tekliflerini paylaşırlar. Bu “devlete karşıtlık ve hainlik olarak nasıl görülebilir? Aksine, iktidarın eksiklerini görmesine, sıkıntıları gidermesine ve hizmetleri daha doğru yapmasına katkı sağlamış olur.
Kaldı ki, muhalefet partilerinin, aynı zamanda denetleme görevi vardır. Eğer iktidarın yanlışlarına ses çıkartmayacak ve her yaptığına destek verecekse o zaman gider iktidar partisine katılır.
Muhalefet partileri, denetleme görevini yerine getirirken, iktidar yetkilileri ve yandaşlarının, “devlet eleştiriliyor” diyerek, kendilerini “devletin zırhıyla” korumaya çalışmaktır. Hata ve yanlışlarının görülmesini istememektir. Böyle bir zihniyet ve anlayış olabilir mi?
Akp ve Erdoğan, bugün devleti yönetiyor ve devleti temsil ediyor olabilir ama devlet değiller. Bugün iktidar olarak vardırlar, yarın iktidarı kaybettikleri zaman yok olacaklar, ama devlet var olmaya devam edecektir. Bir parti veya kişinin devletle özdeşleştirilmesi büyük bir yanlıştır.
Bu çerçevede, yaşanan deprem faciasında, meydana gelen can ve mal kayıpları, arama ve kurtarma, tedavi ve barınma, gelen yardımların depolanması ve dağıtılmasına kadar bütün aşamalarda görünen koordinasyon eksikliklerden dolayı, muhalefet partileri, Stk’a veya vatandaşların eleştiri yapmaları gayet doğaldır. İktidar bu eleştirileri, “siyasi rant”, “günü değil”, “sonra hesabı sorarız”, “birlik ve beraberliğe zarar verme” olarak görmek yerine, eksikliklerini görme ve gidermek için, yapılan eleştirileri fırsat ve yol gösterici görmeli, hatta teşekkür etmelidir.
Meydana gelen felaketin büyüklüğünü hepimiz biliyoruz. Elbette iktidar yetkilileri de ellerinden geleni yapıyorlar. Devletin her tarafa yetişmesinin mümkün olmadığını da biliyoruz. İlk günden itibaren necip milletimizin bireysel olsun vakıf, dernek, sendika ve partiler üzerinden olsun, depremzedelere yaptığı yardım ve devletiyle gösterdiği dayanışma her türlü övgü ve takdire şayandır. Burada iktidarın yapması gereken, “her şeyi kendine mal etmek” yerine bunu koordine etmektir. Bu deprem süreci bir daha gösterdi ki, AKP iktidarının ülke yönetiminde bugüne kadar gösterdiği başarısızlığı, bu “krizi yönetememekle”, bir kez daha göstermiştir.
İktidar şunu unutmasın ki, her farklı düşüneni ve her eleştireni, istifade etmek yerine “hain” “dış güçlerle iş birlikçi” veya “terör örgütlerinin ağzıyla konuşuyor” diye suçlarsa sıkıntılar azalmaz daha da büyüyecektir.
Devam edecek, Vesselam…