Merkez üssü Elazığ olan 6,8 büyüklüğünde deprem, toplam nüfusu 10 milyona yaklaşan Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Kayseri, Adana, Şırnak, Dersim, Sivas, Mardin, Malatya, Bingöl, Siirt, Kahramanmaraş ve Batman gibi illerin dışında Samsun, Tokat, Çorum, Trabzon, Ordu, Giresun ve Hatay’da da hissedildi.
Depremin hemen ardından birçok belediye ve sivil toplum kuruluşları yaptıkları açıklamalarla Elazığ halkının yanında olduklarını belirterek arama kurtarma çalışmalarına katıldı.
Devletin görevleri bir yana, ülkenin dört bir yanından yükselen çığlıklar depremin etki alanının dışında da vicdani karşılık buldu.
Ege, Akdeniz, Karadeniz, İç Anadolu…
Lamı cimi yok, bu bir insani zorunluluk…
Ancak acı da buluşan insani reflekslerinin dışında, vicdani fay hattının kanattığı paylaşımlar da dikkat çekmiştir.
Ülkeyi böylesine bir acı da dahi kemiren vampirlerin paylaşımları, televizyonlardaki gayri insani yorumlar tepki çekti.
Keşke hep birlikte bu vampirlerin ipini çekebilsek.
Birkaç kendini bilmezin sosyal medya paylaşımlarına gerek açılan soruşturmalar ve gerekse Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun yara sıcakken inceleme başlatması olumlu.
Bu gibi paylaşımları yapanlar deşifre edilmeli ve hatta hapis olmadı para cezası verilse nasıl olur?
Acı da dahi ayrıştırmanın, yıkmanın derdinde olanlar!
Bu zihniyetin aklına itimat eden vicdan fukaralarının paylaştıklarına kanmayın, onların topu toplum vicdanında boğulacaklar zaten.
Depremden notlar
Deprem kadar sonrasındaki ortaya çıkan görüntüler önemliydi.
Deprem sabahı enkaz altında mucize kurtuluşlarla hüznümüz az da olsa kırıldı, ölü sayısının fazla olmaması, hasarın az olması bir damla da olsa teselliydi.
AFAD ve gönüllü yardım kuruluşlarının, bölgeye intikalleri, çabaları, teknoloji kullanımı, çağrı merkezleri (112’nin) önemi bir kez daha ve daha iyi anlaşıldı. Ve geceden gündüze, gündüzden geceye aralıksız çabaları.
Bir kadının kendini kurtaran “Suriyeli mülteci” vurgusu.
İnsana gösterilen hassasiyetin hayvanlara da gösterilmesi.
Evini, otelini, aracını, kısaca vicdanının kapısını ardına kadar açanların olması.
Enkaz altında ‘Kürtçe’nin tartışılması da ilginçti. Sonuçta dil bilmek hayata katkı sunar değil mi?
Tamam, doğal afet ancak “tedbir senden takdir Allah’tan” olmalı amenna, depremdeki her şeyden bir ders çıkarma çabasının “bir musibetten bin nasihate” dayanmadan yapılması gerektiğini anlamalıyız artık.