Toplum biliminin konusu olarak ele aldığımızda, 12-25 yaş grubundaki bireyleri temsil eden bir kavramdır, gençlik. Ömür denilen sürecin, en aktif, en dinç, en hızlı ve en başarılı olduğumuz dönemidir.
Bir yaşamsal dönem, bir devir olarak bilinse de bir güçtür aslında.
Siyasi, askeri, ekonomi unsurlar başta olmak üzere birçok alandaki başarılar gençlik dinamizminin üstlendiği güç sayesinde oluşmuştur. “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.” Sözüne istinaden, her çalışkan toplumun arkasında bir genç nüfusu vardır. Bu gerçekliği, toplumun mihenk taşı olmuş bu gençlik fonksiyonlarını görmezden gelip, buna kör olmak sosyolojik bir ayıptır.
Ayıbı falan bir tarafa bırakalım, Bugün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramı.
Zaten böylesi günlerde aklımıza geliyor değerlerimiz, mesela önceki hafta anneler, İki ay önce kadınlar günüydü. Her gün mermi yağdırılan kadınlar belirtilen günlerde gülistan oluverir. Gençler içinde durum aynıdır.
Madem 19 Mayıs gelmiş, madem gençlik de böylesi bir günde anca aklımıza geliyor. Bugün biraz gençlerden konuşalım. Güç alegorisi olarak bilinen bu dinamonun neden güç kaybettiğine bakalım. Bu güç kaybedişin altındaki nedenleri anlatmaya, değil bir gazete sütunu, sayfalar yetersiz kalır. Bu yüzden bu ölümcül kan pıhtılaşmasının birincil sorunları üzerinde duracağım.
İşsizlik: ben bu yazıyı yazdığım sırada genç işsizlik yüzde 24’ ün üzeriydi. (Eksikte söylemiş olabilirim) Siz okuduğunuz an itibariyle borsa misali artıyor genç işsizlik. Borsadan farklı olarak her arttığında gençler kaybediyor. Her genç işsizlik yüzdesinin artışı onlarca gencin intihar haberidir.
İş bulmanın zorlaştığı günümüzde gençler iş bulmak için tüm imkanları zorluyor. İmkanlarını zorlayarak üniversite eğitimlerini tamamlıyorlar. Yalnız buda iş bulmaları için yeterli bir etken değil. Çünkü üniversite sayısının çok, istihdam edilenlerin sayısının az oluşu liyakat anlayışını mahvediyor.
Modern ismi ile referans adı verilen bir torpil, iltimas, gerçeği, işini layıkıyla yerine getirebilecek, keşfedilmeyi bekleyen pırlanta gibi gençlerin önünü tıkıyor. Sonrasında, “kurban gelir payın yoktur, haftan gelir ayın yoktur. Ankara’da dayın yoktur, mamudo kurban niye doğdun.” Şarkısını dinleyip, Kadraj kadraj bu gençlerin, hayattan kopuşunun filmini izliyoruz.
Psikolojik Buhran: işsizlik konusunda söylediklerim dram türü filmden bir kesinti değildir. Bir yaşam öyküsü realitesinin anektodudur. Gelecek kaygısı taşıyan gençler bunalıma giriyor, gençler intihara meyilli, gençler mutsuz ve en önemlisi gençler umutsuz.
Hepimiz bu umut hırsızlığının sanıkları ve tanıklarıyız. Bazılarımız umutlarını çalarak nitelikli dolandırıcı olarak anlamlandırdığımız sanıklar, bazılarımız ise gençlerin umudunu çalan hırsızların farkında olan üç maymun tanıklar.
Demografik bir kazanım olan gençlerimizin, toplumsal kazanımını sağlamak, bu gücü elimizde tutmak adına hiçbir şey yapmıyoruz.
Gençlerin lehine politikaların gündemde yer alacağı, işsiz, mutsuz ve umutsuz gençlerin aksine, ekonomik özgürlüğünü elinde bulunduran umutlu gençlerin sayısının çoğalmasını temenni ederim.
Sevgiler...