Bolluk ve bereketin, toplumdaki sosyal dayanışmanın en çok hissedildiği, 11 Ayın Sultanı, ramazan ayı geldi.
Her ramazan ayında dilimize pelesenk olmuş bir cümle: "Nerde Eski Ramazanlar" Komşusu aç iken Tok yatamayanlar.
İlk önce komşulara ikram ettiğimiz, ardından sofralarımızda yer alan yemekler...
"Misafir Evin Bereketidir" denilip misafir eksik olmayan evler...
Oruç tutanların tutmayanlara, tutmayanların ise tutanlara olan saygısı nerede.
Nerede önyargısız davranışlarımız.
Nerede hoşgörü
Nerede o eski bereket.
Birçok farklı kültürün yer aldığı bir renk cümbüşü olan ilimizde de eski ramazanların tadını alamaz olduk.
Türk, Kürt, Arap gibi müslümanların ile Keldani, Süryani, Ermeni gibi hristiyanların hoşgörü içerisinde yaşadığı kozmopolit bir kent olan Diyarbakır'da eski ramazanlar bir başkaydı.
Ermeni komşuları, müslüman komşularının ibadetlerine, tuttuğu oruçlara saygı gösterirdi.
O dönemlerde birahane işleten ermeniler ramazan ayında birahanelerini açmaz, çalıştırdıkları kıraathaneler de müşterilerine, oruç tutanların görmeyecegi yerlerde sigara içme imkanı sunarlarmış.
Hoşgörünün en durusuna, sosyal dayanışmanın en reklamsız olanına o dönemde rastlamak mümkündü.
Bu hoşgörü birahanelerin kapatılması yada sigaranın kahvenin ücra köşelerinde içilmesiyle sınırlı değildi tabi.
Ramazan aylarında dışarıda sigara içen Ermenileri görmek ne mümkün. Üstelik ramazan ayı onlar için birşey ifade etmezken.
İşte bunun adıdır HOŞGÖRÜ. Bayramlarımız arasında da fark yoktu, o paskalya bayramı senin, bu ramazan bayramı benim ayrımı olmadan, iç içe, saygı içerisinde kutlardık özel günlerimizi.
Bize Ermenilerden miras kalan çöreğin, bugün bile bayramlarımızın vazgeçilmez yiyeceği olması geçmişe olan içten bağlılığımızdandır.
Maalesef günümüzde kapitalizm ve emperyalizmin etnik farklılığı gormezden gelmesi savaş ve soykırım çığırtkanlığı yapması sonucu bırak eski halkların bir arada yaşadığı bir ramazanı, aile bireylerinin, komşuların, birbirinin kapısının önünden geçmediği bir ramazan bıraktık şimdiki jenerasyona.