Yaşamı rahatlatalım diye yaşama o kadar yüklenmişiz ki yaşamın yaşam anlamını neredeyse değiştireceğiz
Kimi yalınayak yollarda kalmış, kimi sebebini bilmediği bir savaşın içine girmiş ve ölüm kalım mücadelesinde kendini borçlu hissetmiş
Yaşam dediğimiz insanın oturup her şeyin ayağının altına gelmesi midir yoksa kendi emeğiyle yaşamasını, emeğiyle geçinmesini bilmek midir?
Soruların ardı arkası kesilmeyebilir ancak temelde istediğimiz kişinin kendi ayakları üzerinde durması insanın insan olmaktan kaynaklı yaşam mücadelesinin temel eksenidir ve devinerek kendini var etmesinin tarifidir
Yaşamı o kadar yapaylaştırdık ki insanın kendi geniyle oynama cüretine kadar vardırdıysa; doğaya neler yapabileceğinin mizansenini kafanızda canlandırın
On dokuzuncu yüzyılda insanların çoğu hastalıktan ölüyordu ve şimdilerde ise yine aynı sona hizmet edecek koşulları insanın kendisi yaratıyor
Antibiyotiğin bulunması ömrü uzattı ama teknolojinin bulunması tersi bir sonuca hizmet edecek bir görüntü veriyor gibi.
Hastalıktan ölmeyen insanlar teknolojik hastalıkların önlenilemez sonuçlarıyla ölmeye başlar ise hiç şaşmamak lazım
Eğer sonuç fark edilmez ise teknoloji insanın gövdesinde biriktirdiğini asrın veya çağın hastalığı haline getirip epidemiler, pandemiler oluşturacağa benziyor.
Belki bu sefer bakteriden değil de buna benzer sonuç yaratacak bir sebeple anacağız ölümleri.
Ve yeni bir mücadelenin startını vereceğiz ki kendisinin yarattığı canavara yenik düşmemek için farklı bir efora bürünmek zorunda.
Oysa teknoloji de bile; halk merkeze konup üretilse mesela, kar değil de önce sağlık düşünülse mesela; işte o zaman yaşam akışı biraz daha insancıl olur ve bilinçli yaşam insan merkezli olur ve etkisi dünyadaki yaşayanların tümünü etkilediğini göreceğiz
Yani teknoloji ve kar kıble değil insan sağlığı ve insanın kendisi kıble olur yaşama eksenden şaşmamayı öğretir
Japonya’daki TUSUNAMİ den sonra Belçikalı eşini memleketine gönderen kişi bu bizim sorunumuz sen memleketine git biz bu meseleyi halledelim sen ondan sonra gel diyen adam gibi bizde insanın sağlıklı yaşama sorunu bizim sorunumuz deyip insan merkezli ciddiyetiyle yaklaşırsak olumsuz sonuçlar çıkmaz
Ve sağlığın korunması için harcanan zamana yanmaz ve kayıp olarak görmeyiz, insanın sağlığı bozulmadan korunmaya dönük alınan önlemler insanın geninin sağlam kalmasını sağlar
Ama şimdilerde ise insanlar, şirketler, kurumlar, yapılanmalar, oluşumlar, devletler, globalleşmeler ve daha nice isimlerin tümü bir araya gelişin tarifi ve bu bir araya geliş kendini bir yarışın amansız şartlarına hazırlarlar. Nedeni? Amansız bir kazanç ve üstünlük hırsı
Buda birçok şeyin unutulmasına ve bu şeylerin kendini insan ce çocukların önüne çıkarıp onları tali plana iter
İşte bu hırs insan olma özelliklerimizin yardımlaşmasını, sosyalleşmesini, ihtiyacını karşıladıysan gerisin başkasına bırak mantığını törpülüyor ve erozyone olan bir toprak gibi zamanla insanlık güdük ve kel kalıyor - kalacak, tutunacak bir şey bulamayacak
Kaybedilen bir şeyin bulunması ve yerine konulması zaman alıyor ve buda bin yıllara varan telafi sabrı bizim ömrümüzün vefa edemeyeceği bir rakam olduğundan; sonucun nasıl tecelli edeceği yine bizim varsayımımız ve sonuca tereddüt ile baktığımız bir olay, tereddüt ile yaşayacağımıza baştan bozmamak en doğru tavır
Gelgelelim böyle olunca biz ne yapmalıyıza odaklanmalıyız ki bizim kaygımız, tasamızın ne olduğunu karşıdan bakanları görsün diye
Baştan yaratacağımız veya ihtiyaç olarak kullanacağımız bütün şeylerimiz doğayla bütünleşebilmeli, artıkları doğaya karışmaları bin yılları almamalı
Çünkü kurtuluş bu ve siz o kurtuluşa odaklanmazsanız, kendinizi yenikler gurubunun fosseptik çukurunda bulur musunuz veya oradayken bunu değerlendiremeyecek kadar mecalsiz olursunuz şimdiden düşün.
Tarihin artıklar kısmının artıklarından görmemek için şimdiden bu kaygıya kapıldığınızda; bir şeyi bozmadan baştan düşündüğünüzde; bir şey bozulmadan korunmuş ve orijinalliğini korumuş olur, sonradan onarmaların hiçbiri aslı gibi durmaz unutmamak gerek.
Hiçbir zaman ümitsiz olmamak lazım çünkü sorunları yaratan insanlar olduğu için çözümde insanların elinde ve yeter ki çözüm arayanlar çözüm üretenlerden daha fazla düşünsün, daha fazla emek sarf etsin, daha fazla zeki olmayı becersin.
Bu beklentiler doğrultusunda emek ortaya döksün ve emeğinin heba olmaması için tedbirler alsın, baştan toplumsal, baştan doğayla barışık, baştan çocuklarımıza bırakacağımızın mirasın içeriğini düşünsün.
İşte kendimizin yarattığı prangalarda hasret çekmemek için; kendimizi özgür tutacak yol yöntem elimizin tam altında ve kullanma kararımızı bekliyor.
Biz bilgimiz çerçevesinde kararlarımız uygulamazsak başkası bildiği kararları uygulayacaktır, çünkü yaşam boşluğu kaldırmaz.