Dünyanın yüzyıllar boyunca süregelen savaş, kargaşa, fitne, fesat, kan davası ve faiz geleneğinden sevgiye, barışa uzanmak belki de tek kurtuluş yolu olarak kalmıştır.
Özellikle günümüz de dünyayı esir alan koronavirüs salgını dünyada ki dengeleri alt üst edecek. Bütün dünyanın, silahları karşısında tir tir titrediği dünya devleri bugün gözle görülmeyen bir mikrop karşısında çaresiz kalışını ibretlikle izliyoruz.
Bu virüs silahların gücünü adeta tarihe gömdü. Ekonomik dengeleri inanılmaz derecede sarstı. Mutlak gücün para, petrol ve dünyaya emperyal düzeyde sahip olmanın, olmadığını kanıtladı.
Dünyanın en büyük savaş sebeplerinden birisi olan petrolün fiyatı eksilerde. Dünya da milyonlarca kişiye bulaşan bu mikrop toplamda bir kaç gramı geçmez belki de. Ama verdiği hasar onlarca yıl geri getirmeyecek düzeyde. İşte mutlak güç silah olursa böyle küçücük bir mikrop karşısında çaresiz kalırsın.
Bu virüs silahla yok olmuyor. Bu virüs nükleer, biyolojik ve kimyasal güçle yok olmuyor. Bu virüs para saçarak yok olmuyor. Bu virüs bütün dünyayı elinde tutarak, sömürerek yok olmuyor. Bu virüs sizin bildiğiniz savaş modelinin dışında bir hareketle bilimle, ilaçla yok ediliyor. Geçmişten günümüze gelen 'en büyük zenginlik sağlıktır' terimi tam da bugünlerde manasını buluyor.
Evet öngörüm dünya da köklü değişimler olacağı yönünde ama yine de virüs biter her şey yoluna girer ve insanlık tekrar eskisi gibi olursa o zaman artık ne söylenecek söz kalır ne de geleceğe dair hoş bir umut.
Biz yine de olaya iyi yönden bakalım. Aslında bizlere düşen vazifeleri de unutmamak gerekir.
İçimizi kavuran, özlemini diri tutan, evrensel sevgi ve barış hareketinin mimarı olabilmektir.
Sevgi ekmeli, sevgi biçmeli.
Yeter diyebilmeli vicdanlar. Artık dünyaya yeni bir güç hakim olmalı. Evet yeni bir güç. Sevginin gücü.
Bu belki de bir çoğumuz tarafından ütopya olarak değerlendirilebilir. Ama sevgi demek meditasyon yapmak, her şeye toz pembe bakmak değildir.
Önce kendini sevmeli insan. Kendini sevmek için kendisini eğitmeli. Donanımlı hale getirmeli. Her şeye hakim olmalı. Bilmeli. Araştırmalı. Kendisini lider seviyeye taşımalı.
Kendi sevgisine mazhar olan insan, çevresini sevmeli. Ailesini sevmeli. Ailesinin gelişimi için gereken neyse yapmalı. Bilinçlendirmeli. Doğaya, insana duyarlı bir aile yapısını oluşturmalı. Aile yapısı sevgiye mazhar olduğunda küçük bilinçli toplum meydana gelir. Bütün bireylerin sevgi ile ektiği çabalar bir sonra ki jenerasyon da sevginin biçmesine vesile olmasını sağlar.
Bu şekilde dünyaya sevgi hakim olur.
Peki ne mi olur sonra?
Sevgi, insanı değerli kılar. Gerçekleri öğrenerek sevmeyi öğretir. Ailesini sever. Beladan kazadan korur. Sonra mahallesine taşır. Dedikodu olmaz. Kavga olmaz. Hırsızlık olmaz. Güvensizlik ortadan kalkar. Endişeler biter.
İnsana saygısı artar. İnsana kıymaz. Hakkını yemez. Kendisi için hak gördüğünü onlara da hak görür. Birbirini katletmek için silah üretmez. Birbirinin toprağına göz koymaz. İnsanca yaşam için üreterek, çalışarak hak ettiğini alarak yaşamaya çalışır.
Dünya da savaşlar biter. Kimse kimsenin canına, malına, namusuna, değerlerine saldırarak, başkasının hakkını elinden alarak daha fazla yemek ve lüks yaşamak için aç gözlülük yapmaz.
Sevgi dünyaya hakim olursa hem yaratan hem de yaratılan memnun olur.
Dünyayı mahveden uzaylılar değil bizleriz. Yine mahvettiği dünya da yaşamaya mecbur olanda bizleriz.
Kendi elimizle yok ettiğimiz değerlerle, yok ettiğimiz doğada, yok ettiğimiz duygularla yine birbirimizi yok ediyoruz.
Yok olmamalı. Yok etmemeliyiz.
Yaşatmalıyız. İnsanı, insani duyguları, insani davranışları, insanca yaşatmalıyız. Sevgiyi dünyaya hakim kılmalıyız.
Bunun için de önce kendimizden başlamalıyız.
Sevgi dolu bir dünya dileğiyle. .
Sevgi ile kalın..