Din, değişim, kaos! (II)

Bilici’nin kaleme aldığı düşünceleri, bin dört yüz yıllık inanç sistemine tamamen bir karşı duruş olmakla beraber; beraberindeki çarpık devlet-din...

Bilici’nin kaleme aldığı düşünceleri, bin dört yüz yıllık inanç sistemine tamamen bir karşı duruş olmakla beraber; beraberindeki çarpık devlet-din bağlamındaki anlayışa da eleştirisel bir bakış ortaya koyuyor.

Kafası felsefenin zulmetiyle karanlıklaşmış diyen de var, katılan da, sessiz kalan da…

Sosyal medyada görebildiğim kadarıyla; tepkiler olumlu da olumsuz da olsa normal ve bir o kadar da seviyeli.

Hatırlatılan şu iki ayete bir bakalım: Ahzab Süresi 40. ayet: Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, velâkin Allah´ın resûlüdür ve peygamberlerin hatemidir/sonuncusudur ve Allah her şeyi tamamen bilendir.

Hicr süresi 9. ayet: Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.

Ne bilgi ne alt yapı olarak cevap vermek haddim değil ama Bilici, yukarıdaki ayetleri de biliyordur. Ancak anladığım kadarıyla bu bir karşı duruş kadar, değişim talebi aynı zamanda. Ki Bilici yazısının sonunda şu sözlerle vurgu yapıyor kendisine göre gerekli olan değişime:

…Putperestlik nedir? Anlaşılması gerekeni sevmektir. İşaret eden parmağı öpmektir.

İslam tarihini şöyle de düşünmek mümkün: Peygamber figürü, Hakk’ı gösteren bir parmaktı. İşaret ettiği şeyi görmek zordu. Onlar da parmağa baktılar. Sonra o parmağa taptılar. Sonra birileri o parmağın yerine kendi parmağını koydu.

Velhasıl yetersiz bilgi alt yapımda kafamı karıştıran bir yazı.

İnsanı ve doğayı, sisteme entegre eden bir inanç sistemini yargılayan güçlü bir o kadar da vahşi hakimiyeti söz konusuyken karşısında konuşuluyor olması bir gelişme.

Hafıza tazeleyelim isterseniz…

2018 Mart ayında ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan; Sosyal Doku Vakfı Başkanı ve İlahiyatçı Nurettin Yıldız’ın, “Allah adına, İslam adına konuşuyorum” diyerek, “Kadınların dövülmesinin Allah ve İslam emri olduğu”nu açıklamasının kamuoyunda yol açtığı infiali hatırlatarak,“İslam’ı 14 asır, 15 asır öncesi hükümlerle uygulayamazsınız. Güncellememiz gerekir” demişti.

Şüphesiz Erdoğan, bir müctehid, bir fıkıhçı da değildi ve bu sözlerinin hemen ardından, tepkileri dizginlemek namına “Bu konularda asıl Diyanet İşleri Başkanlığı’nın konuşması gerekir” ifadesiyle de Diyanete ve beraberinde bu sözleri söyleyen kişiyi işaret ederek savcılaragönderme yapmış ve sonrasında twitter hesabından, “Ezmânın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz/Zamanın değişmesiyle içtihadi hükümler ve yorumlar değişir ve yenilenmeye ihtiyaç duyar. Kur’an ve Sünnet’in ortaya koyduğu hükümler ise sabittir” sözleriyle söylediklerine açıklık getirmeye çalışmıştı.

Bilici’nin yazısını okurken, yaklaşık 500 yıl önce Martin Luther’in İncil’i Almanca’ya çevirdiği veberaberindeHristiyan inanç anlayışını farklı yorumlayarak yarattığı etki geldi aklıma.

Mezhep savaşlarının çıkmasına sebep olan veyüzbinlerce insanın ölümüyle beraber Avrupa’da ülke sınırlarının yeniden çizilmesini beraberinde getiren Protestanlık da bu süreç de doğmuş ve hatırı sayılır karşılık bulmuştu.

Değişim (hele ki sistem ayaklarının vahşi bir anlayışla oturtulduğu bir idareler silsilesinde) ve beraberinde getireceği kaos da düşünülerek; “ne kadar mümkün?” diye sormadan geçemeyeceğim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri