Vahap Kaya
vahap@diyarbakir.com
Değerler toplumlar ve insanlık binyıllar emek sarf ederek elde ettikleri; yazılı olmayan ama kuşaktan kuşağa miras yoluyla devredilen kurallar ölçüsüdür.
Sizin başınızın sıkıştığı anı biliyormuşçasına size sıkıntıdan çıkış yolu gösteren sinerjinin beslendiği bir okul, okula gitmek için karar vermek yeter
Size lazım olan başvuru kaynağı ve ilerlemenin kendini dayandırdığı çalışanı bol ama gözle görülmeyen elle tutulmayan bir üretkenlik merkezi, herkese ve her kesime hitap eden bir üretkenlik merkezi
Her zaman mütevazi haliyle göreve hazır başvuru kaynağı, bir ana kadar yakın ve sıcak, bir baba kadar atak ve sonuç alıcı yardımsever
Birbirine dayalı kuleler oluşturulmuş gökyüzüne kadar, bazen gölgesinden, bazen gücünden faydalanılan toplum ihtiyacı olan bir tapınak
Sinerji gücü, umudun beslendiği sığınak, hedefin seni yaşattığı büyüklerin elleri bu işte temsilci ve büyükler aracılığıyla yapılan öğretmenlik
Öyle bir öğretmenlik ki sindire sindire ve hiç yorulmadan yapılan tekrarlarla davranış değişikliği
Ve o büyükler ki toplumda bilge, anlaşmazlıkta hukuk insanı, adaleti bireysel kaygı taşımadan dağıtır, en önde çalışan, yaparken çırak yetiştiren ustalar, bir süre sonra çıraklara artık sende usta oldun çalışmaya başla dedirten yaşam yeri
Hizmete karşılık nasıl bir cevap olmalı ki her taraf mutlu olsun, maddi karşılık tam tarif midir?Hayır bu iş için bulunmuş egzotik etki ve cevap “özel günlerde ziyaret ve teşekkür saygısı”
Bayramda gidip büyüklerin ellerini öpmek büyüklere verilmiş bir paye değildir, aksine küçüklerin büyükleri bilmesi için yapılan bir görevdir.
Büyüklerin elleri öpülürken; büyüklere denir ki siz bu güne kadar harcadığınız emek için teşekkürler, bizi sağlıklı büyüttüğünüz için teşekkürler.
Siz olmasaydınız biz deneme yanılma yoluyla yeni başlardık tarih döngüsüne ve buda çok geç kalınmalarla geriliğin ta kendisi olurdu
Ben sallantıdan savrulacağım zaman! sen olmasaydın ben nereden nereye savrulacağımı ve kaç parçaya bölüneceğimi bile kestiremezdim
İşte ahde vefa kabul edilen değer ölçüsü de tam böyle bir mantaliteden çıkma ve vazgeçilmez bir ölçü olarak kabul edilir
Ben kendimi tanırken senin kuralların ayakta tuttu beni, söylediklerinle beslendim, bebekliğimde beni koruyan kolların hala gövdemde sarmal halde
Sizin zaman harcayarak öğrendiğiniz birçok şeyi şap diye elimize verişinizin bedelini tariflemek, ne dilde bulunur takat nede beyinde bulunur yeteri kadar kelime
Şu kişi iyi bir insandı; yaptığın bir iyiliği asla unutmaz ve yüreğinizde sizin iyiliğinizin cevabını çevresine iyilik olarak mutlaka yansıtıyor dediğinizde mutlaka çıkardı ve yanılmazdınız.
Bir iyilik yapıldığında mutlaka karşıdan bir iyilik yapılacak diye yapılmıyordu ve bunun insanlık âleminde yarattığı karşılıksız iyilik yap rahatlığı; insanların mazlumlardan yana tavır koymasını getirmiş.
İyilik gören mazlum sizce ne yapar, nasıl davranır, terki dünya eyleyeceği zaman bulduğu güçlü sahiplenişe nasıl cevap verirdi?
Siz bir zengine iyilik yaptığınızda belki cevabı maddi iyilik olarak size geri gelebilir ama mazlumun mazlumiyetinden doğan pozisyonu gereği size maddi iyilik yapamayabilir, yüreğinden sevgiyle cevap verir size.
Bu karşılık sizi tatmin ediyor ise ne ala; ama başka karşılık bekliyor isen o zaman bin yılların emeği değeri unutmuş olursun
Her şeyin karşılığı maddi değildir, büyüklerimiz toplumları birbirine devrederken öyle öğrenmişler ve öğretmişlerdir bir sonraki kuşağa
Yardımlaşarak çağ atlamışlar, yardımlaşarak doğal felaketlere cevap vermişler, yardımlaşarak en dar zamanları kendilerince cennete veya rahata çevirmişler
Bir araya gelinerek yapılan çalışmalar ve oluşturulan imeceler artık günümüzde tarih olmaya başlandı bu kadar olumlu bir etkiye sahipken ondan mahrum kalmak değer kaybıdır.
“Bir elin nesi var iki elin sesi var” diyen büyüklerimiz birlikten güç doğarı tahlil edeli bin yıllar olmuştu, siz bir imeceye katılmakla aslında kendinizi yaşatmanın da yolunu bulmuş olursunuz
Toplumsal değerlerin renkliliği için başka örnekte
Hemen yanı başınızda yapılan bir haksızlığa, sessiz kalıyorsanız bil ki yarın aynı haksızlık size de yapılacak ve o zaman da size yardım edecek kimseyi bulamazsınız, ahlaksızlığa da aynı tepkide bulunmazsanız o ahlaksızlık gelip kendini size dayatacak ve rahatınızı bozacaktır.
Bu bana yarın sana lafı bu yaklaşımlar için kullanılsa da gerçek olan haksızlık yapanların sayısı az ama halkın sayısı çoktur, şayet doğru zamanda, doğru yerde ve ölçüsünde karşı çıkış veya sahipleniş varsa sorunlar büyümeden halledilmiş olur, dışarıya karşıda güçlü bir imaj çizilmiş olur.
Yine çalışkanlılık insanlık âleminin bir değeriydi ve her kes çalışırdı, kimse kimseye yük olmazdı, engeli ve geçerli mazereti olanlara zaten söylenecek bir şey yok
Çalışmak toplumsal bir değer görüldüğünden; tembeller kendilerini toplumda bir yük görürlerdi ve dilleri her zaman kısaydı.
Çalışan kendi işini bitirdiğinde; işi gecikmiş olan komşusuna da yardıma koşardı ve denirdi ki yardım seni daha da insanlaştırır
Sürekli çalışan insan üretmiş olurdu da;
Üretkenlik, üretkenlik!!!
Üretkenlik ise adeta vazgeçilmez bir yaklaşımdı ki çalışan insanın sevap işlediği kabul edildiği için çalışma aynı zamanda insanı günahtan arındırdığına inanılırdı.
Hem çalışıp hem üretmek mitolojik yaklaşımda denir ki “çalış günahtan arın, üret cennete git” bu kadar düzgün ilerlemenin sırrı; birlik, çalışkanlılık ve üretkenlikte yattığını söylemek doğru tespit olmuş olur.
Yaşlıya yardım etmek, derde derman olmak insanın vazgeçilmezliğinden çıkar ise; o zaman toplumsal değeri kaybetmiş oluruz
Kolay bulunmayan bu değerleri kolay kaybettik mi inan bunun hesabını hiç kimse veremez, onun için lütfen değerleri korumanın ve çocuklarımızın kulağına söyleyeceğimiz bir hikayesi, bir nennisi ve bir masalı bulunmalı
Sonuçta denir ya “iyilik yap iyilik bul” karınca gibi çalış ki kışın rahat edersin( dar günde rahat edesin)