Geçen gün karşılaştığım üzücü bir olayı anlatmak istiyorum. Otobüs beklerken orta yaşlarda bir adam durağa geldi. Otobüsler tıka basa dolu, iğne atsan yere düşmez.
Adam, birden nüfusun çokluğundan dem vuran dehşet bir cümle kurdu: “İnsanlar o kadar çok ki keşke Dünya’nın yarısı doğal afette ya da devlet tarafından öldürülse!”
Etrafımızda pek kimse olmadığı için muhatabın ben olduğunu düşünerek, “Neden öyle düşünüyorsun?” dedim.
O da, “Fırına gidiyorum ekmek yok, pazara gidiyorum bir şey alamıyorum, görüyorsun otobüsler tıka basa dolu, otobüse binemiyoruz.” dedi.
Başladık ufak çatlı bir çatışmaya… Diyalog aşağı yukarı bu minvalde devam etti.
- İlla ölmesi mi gerekir bu kadar insanın?
- Ölsünler, çoktur zaten.
- Bahsettiğin sorunlar ölüm olmadan da çözülebilir. Allah muhafaza; dediğin gibi olursa sen ölmeyecek misin? Ailenden kimse ölmeyecek mi?
Sustu. Bir süre sonra otobüs geldi ve bindik. Birbirimizden uzaklaşarak yolumuza devam ettik.
…
Ölüm o kadar ucuz olmuş ki pazar daha pahalı...
Ölümü bu kadar istememizde ki etken nedir sizce?
Gençlerin birçoğu oyunlarla aklını bulandırıyor.
Oynadıkları oyunlar öldürmeyle kazanılan oyunlar. Öldürmeden kazanamazsın!
Sadece gençlerde değil, orta yaş ve üzeri oyun bağımlılığı içerisinde.
Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız Yeni Zelanda katliamı sosyal medya üzerinden canlı olarak oyun oynarmış gibi gerçekleştirildi.
Savaş oyunları oynayan insanları sizce ne kadar etkiledi bu görüntüler?
Normal sanal ortamda karakterleri öldürmek gibi mi geldi onlara? Bilmiyorum. Bu tür bağımlılığı olan insanların kayıtsız kalacağı aşikar.
Şiddet, silah, ölüm… Bu üçlü olmazsa diziler tutmuyor. Televizyon izleyicisi olmasam da gözlemlerime dayanarak şiddetin, silahın, ölümün olduğu diziler izleyicileri ekrana kilitliyor. Bu tür dizilerin insanlar üzerinde ki etkisini günlük hayatımızda görmemek mümkün değil. İnsan üzerinde ki etkisini açıklayıcı güzel bir örnek aktarmak isterim.
Teyzemin dizi izlediği vakit “keşke öldürseler onu” dediğini duydum.
Merak ettim, gittim sordum.
“Sen şuanda birinin ölmesini mi istiyorsun?”
“Ne çektirdi bu kadınla adama…”
“Ne çektirirse çektirsin, sen şuanda birinin ölmesini istiyorsun. Birini öldürmek senin için meşrulaştı, sen artık ölümü, öldürmeyi kolay kolay kabulleniyorsun. Bu diziler sizi böyle duyarsızlaştırıyor. Ölümü isteyecek ve bu ölüme sevinecek kadar. ”
Teyzem ölen kedisine bir ay ağlayan bir kadın…
Diyecek söz var mı?
Son zamanlarda hayvanlara uygulanan şiddet ve öldürme olayları hat safa da…
Hayvan severlerin ve vicdanlı insanların verdiği tepkiye rağmen, şiddet ve öldürme alenen devam ediyor. Çünkü ceza almıyor bunu yapanlar.
Bu tür diziler, haberler, sosyal medya paylaşımları insanlar üzerinde “duyarsızlaşma” sürekli gördüğü olaylara karşı “alışma/kanıksama” durumu yaratıyor.
Çok rahat bir şekilde yapılan toplu katliamları 2-3 gün içerisin de unutabiliyoruz. Yaşanan olayın hemen ardından gülüp eğlenebiliyoruz.