Ceza muhakemesi, iddia, savunma ve karar olmak üzere üç makamdan oluşan bir sistem üzerine kuruludur. Hukukun temel ilkelerinden biri olan ve çağdaş metinlerle kişilere tanınan 'adil yargılanma hakkı' ; iddia, savunma ve karar makamlarının sağlamaya çalıştığı adaletin temel güvencelerinden biridir. Herhangi bir kişiye,hangi suç isnat edilmiş olursa olsun kişilere adil yargılama ilkesi gereğince tanınan haklar uygulamada ihlal edildiği zaman, verilen hükmün bir değeri olmayacaktır.
Yaşam boyunca tüm kişiler farklı sıfatlarla mahkeme önüne çıkmaya potansiyel bir adaydır. Adil yargılanma hakkının ihlali, yalnızca ilgili kişiye değil, bütün topluma karşı uygulanan bir hak ihlaldir.
Kamunun avukatı vasfını taşıyan iddia makamınca(Cumhuriyet Savcılığı), isnat edilen hiçbir suçtan ötürü şüpheli veya sanık hakkında kesin hüküm verilmeyene kadar kişi, "masumiyet karinesi" gereğince suçlu olarak nitelendirilmemeli ve herhangi bir mecrada hedef gösterilmemelidir. Yargılanan kişinin hakları da kanuni sınırlar ve hukukun temel ilkelerine bağlı kalınarak korunmalıdır.
Kendisine isnat edilen suç ne olursa olsun toplumdaki her kişinin savunma hakkı vardır. Karar makamı, hiç kimse hakkında savunmasını almadan hüküm tesis etmemelidir.
Temelde kişilerin haklarını iyi öğrenmeleri ve kendilerini güçlü bir şekilde savunabilmeleri gibi unsurlar savunma makamının önemini gün yüzüne çıkarmaktadır.
İddia makamı, lehe ve aleyhe olan delilleri toplamalıdır. Ancak uygulamada genel olarak aleyhe olan deliller toplanıp,lehe olan deliller gözardı edilebilmektedir. Savunma makamı da bu uygulamaya karşı direnerek, kapsamlı bir araştırma ile elde ettiği delilleri mahkemeye sunmanın uğraşı içindedir.
Toplumdaki her kişi doğrudan veya dolaylı olarak; işlenen bir suçtan ötürü mağduriyet yaşayabileceği gibi mağduriyete sebebiyette verebilir.
Her ne sıfatla olursa olsun kişilerin ,yargılamanın bütün aşamalarında hakkını savunabilmesi, kendilerine kasten veya ihmâlen yapılacak haksızlıklara karşı direnebilmesi avukatlık mesleğinin ve avukatla temsilin önemini ortaya çıkarmaktadır.
Yargılamadaki zorlukların aşılması,maruz kalınacak hataların önüne geçilmesi, kasten veya ihmalen gerçekleşmesi muhtemel hak ihlallerinin olmaması için avukatlık mesleğinin hayati bir öneme sahip olduğu açıktır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153/2 maddesi dayanak gösterilerek,belirli suçlarda, uygulamada sıklıkla avukatların soruşturma evresinde dosyayı inceleme yetkisi kısıtlanmaktadır. Bu kısıtlama, savunma hakkını ihlal eden ve avukatların etkili bir savunma geliştirmesini engelleyen,savunma makamını devre dışı bırakmayı amaçlayan ve derhal vazgeçilmesi gereken bir uygulamadır. Kovuşturma evresinde hiçbir suretle kısıtlanamayan avukatın dosyayı inceleme yetkisinin, soruşturma evresinde kısıtlanmasının savunma hakkını zedeler nitelikte bir uygulama olduğu açıktır ve silahların eşitliği ilkesine de uygun düşmemektedir.
Bilinmelidir ki ; Savunma makamının susturulmak istendiği bir yargı sistemini taşımaya, yargının kalan iki ayağının gücü yetmeyecektir!