Son 24 saat. Duayla, selayla olacak iş değil. Seferberlik ilan edilmeliydi. Kalanların soğuğa dayanmaları imkansız. Donacaklar.
Kurtarma çalışmaları, enkaz kaldırma çalışmalarına dönüşecek.
…
Şu anki süreç önceki deprem yıkımlarından ders alınmadığını gösterdi. Toplam yapı stokunun üçte ikisinin deprem standartlarına aykırı olduğu tesbit edilmiş bir ülkede, yeni yapılaşmanın imalatının da standartlara uygun yapılmadığını gördük. Aynı şekilde yönetenler de organizasyon ve kriz yönetiminde batağa saplandılar. Bir büyüğün ağzından çıkan kelimelere odaklanmış inisiyatifsiz bakanlar, valiler ve yöneticiler ile berbat bir Afad yönetimi, sahada aval aval müdahale ediyor gibi görünüyor. Yine, devre dışı bırakılmış askeri personel gücü ve akutun verimli çalışmalarından mahrum kalındığı da görülmüş oldu. Umutlar tükenirken, gözler yurt dışından gelecek kurtarma timlerinde.
…
Bina yan yatar, bir katı çöker, balkonu devrilir. Kendi yatağına talaş gibi nasıl dökülür.
Yan yana beş bina. Biri çökmüş, dördü ayakta.
Bunun demiri, kumu, çimentosu denetlenmiş midir?
Hastaneler, polis lojmanları yıkılmış.
Müteahiti, kontrol, mühendisi, belediyesi, alayı çalıp bölüşmüş.
Eğer İstabul’da da deprem mevzuatı böylesine kevgire dönmüşse, daha büyük felaketlere hazır olmalıyız.
Ölen her insanın vebali bunların boynunda.
Hem hırsız, hem katil.
Diyarbakır’da çöken Hicret apartmanını ben yaştakiler hatırlar.
Sene 1982.
Şehitlik semtindeki beş katlı bina geceyarısı çokmüştü. Kırılma, yan yatma, kısmen kopmalar olmamıştı; Bina dökülmüştü resmen.
Yanlış hatırlamıyorsam 83 kişi ölmüştü. Kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları bir hafta sürmüştü. Zemheri bir soğuk vardı, aynen bugün Maraş’da olduğu gibi.
Anayasa referandumun hemen sonrasıydı. Diyarbakırdan anayasaya RED çıkmıştı. Kenan Evren başsağlığı dilemedi. Sonra, imar bakanı Ahmet Samsun’lu geldi. Rutin ziyaretler yapıldı vs. Vs.
Bugün Sözcü’ye düşen haberde, Tayyip beyin AKP’li olmayan belediye başkanlarını aramadığını okudum; İnanmadım tabi!