Yüreğine sığındığım coğrafya cennetten ötesi
Salkım saçak gül bahçesinden İştar’ı seçtim
Aşk acısıyla bu kadar kötü olsa dahi sen kötü değildin
Tedbirlerim ve dalgalanmaların yarattığı direnç senleşti bugün
Savrulan savrulur biz yaşamı ayakta tutan umut misali kolonlarız
Her darbe her karşılaşma sizi biraz daha olgunlaştırıp bilginleştiriyor
Yok, yere değildi çabalarımın yıldızları dalgalandıran cinsinden oluşu
Seni kendinden parçalarla evren haline getiren yaşanılası yer
Dahasına bedeliyle talip olup gemi niyetine yürekleri yüzdürür sevdasında
Durup dinlenme bilmeden iyilik meleğine dönüştüğün gözlerimdeki fotoğrafın hala canlı
Bir imrenme ve bir iç çekişle seni şahla gözlerle sevilesi, aşık olunası diye hatırlarım
Doruktaki bütün duyguların merkezine yerleştirdiğin gül bahçesi sevda üretir
Şimdi karanlıktan sonra hayat bulan çiçeğin poleniyim adeta
Sabahlara dek süren ifşalardan sonra toplanan arıların tümü sen gibi düşünür
Hizmete koşulmuş duyguların tümü eşliğinde ölümden değil kötülükten korunurum
Çalışmadan sonra değer alan cinsinden olmayı yalvararak mevki almaya tercih ederim
Sen tarzında çekerim restimi(bayrağımı) eyvallahım yoktur dünyaya
Ani ve istem dışı davranışların totalindeki aysberg değildi dokunuşlarımız
Ne pahasına olursa olsun hayat ile karşılaşmayı rüyalara bırakmayan
Yemek için yaşamayıp yaşamak için yiyen cinsinden bir edayla
Emeğimizi iyiyi kötüyü ayırt edecek insanların safına güç katmaya ayıran
Şelalenin üzerinde aktığı dağ olduğunu gördüğümde yeni görevlere koşardı kelimelerim
Gül bahçesinden bir daha sana seslenirim Nirvana’m, İştar’ım neredesin, ses ver diye
Sesin geldiği sürece çocuk kalacaktık ve çocukça masumluklarımız üretkenliğine devam edecektir.