Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesine ait Urfa Kapısı semtinde bulunan “KONGRE VE KÜLTÜR MERKEZİ”nin adı, “SEZAİ KARAKOÇ KONGRE VE KÜLTÜR MERKEZİ” olarak tescil edilmiştir.
Diyarbakır, tarihte büyük sanatkâr, düşünür ve şairlerin kavşak noktası ve merkezi konumda olmuştur daima. Hatta Evliya Çelebi, İstanbul dahil olmak üzere “Seyahatnâme”de en fazla yer verdiği şehrin, “Diyarbekir” olması nedensiz değildir. Sezai Karakoç, bir şiirinde:
“Zengindir gülleriyle bu ülke her şeyden önce
Kırk yıl öncesine gitseler de
Bu yerliler
Gül açar gül kapanır boyuna gönüllerinde
Yaşlısıyla genciyle
Gül taşır dünyanın bütün ülkelerine”
Gönüllerinde gül açan bu şehrin güzelliklerini dillendiren Karakoç, Diyarbakır ’ı bir “ÜLKE” olarak nitelendirir. Doğum yerine ait aidiyetini unutmaz ve şiirin sonunda:
“Güneş ki doğuda ay ki gökyüzünde
Bir işarettir bana
Unutmamak için o ülkeyi
Develer çölde neyse geceleri
Ben de öyle saklarım anılarımda o ülkeyi
Bir kere daha doğsam orda doğarım elbet
Batsam orada batmak isterim
Bir güneş gibi”
Sanatta, edebiyatta ve düşüncede “öncüler” vardır. Bir de “zirveler” vardır. Belki “zirve” olacak bir yetenek, ona uygun bir ortama denk gelmemesi yüzünden “öncü durumda kalabilir. Gerçi onun onuru ve değeri de “zirve”nin onur ve değerinden aşağı değildir.
Sanatçı, her şartta ve imkânda yine de bir çilenin adamıdır. Çilesini çekmeyen ve doldurmayan bir dehâ, dehâ değildir.
Deha, taştan, topraktan, doğadan ve toplumun kürek kemiğinden bir şeyler koparan güçtür.
Diyarbekir, kendi büyük değerine sahip çıkarak “Kongre ve kültür merkezi” ne Sezai Karakoç adını vermesini takdir ediyor ve kutluyoruz. İnşaallah günün birinde Diyarbekir’de kurulacak bir üniversite veya enstitüye, Hem Ahmed Arif ve hem de Sezai Karakoç adı verilir. Şair Baki, koca hükümdarın (Kanuni Sultan Süleyman) O’nu el üstünde tutmasına rağmen:
“Minnet Huda’ya devlet-i dünya fena bulur
Bâki kalır sahife-yi âlemde adımız.”
Diyor.