Bir çocukça bakıştır yaklaşım ve kimselere masumiyeti öcü göstermeden kendini pazarlamanın en ucuz yoludur
Senin gördüğünü değil kendi gördüğünün peşinden koşar ve yaşamı o kadar basite indirger ki kesinlikle bende yaparım, ben de yaşarımı senin ağzından pat diye çıkartır
Hiç faturası yoktur, içinde hinliklerin eseri bulunmayan saf bir sudur, içilince yarar sağlayan ve içildikçe hücrelere yarar ve yaşam iksiridir
Hani aşk için derler ya “aşk bir su dur iç, içi kudur” bunda öyle bir şey yok ne kadar içsen dahi, ne kadar çocuk kalsan dahi ölçün belli ve kesinlikle kudurma yoktur
Zamanı zemini sorgulamadan insanların birbirlerine sahip çıkma becerisidir, herhangi bir çıkar gözetmeden
Önce ben yapayımda insanlar görsünü öne alan mütevazi bir yaklaşım ve yaptığından da kar beklemeden yapılan yapıldı gerekliydi ve ihtiyacı olana gitsin yeteri öne alır
Yaşamın tadını anlamlandırmak için yaşanılanlara son bir anlam vermek için tadını unutturmayacak bir atikliktir
Kendince bir yaklaşım, kendince bir ele alış ve yaşanılanlardan kendince bit tat ortaya çıkıyor ki herkesin alışık olmadığı damak tadıdır, yada küçükken yaşanılmış ama büyümeyle beraber unutulan bir tat.
Davetkar, paylaşımcı ve kimsenin kıskanmasına gerek bıraktırmayacak, içinde basitliklerin erdem olarak yaşama aksettirilmesi yaşamı daha da anlamlandırıyor ki vazgeçilmezlikler ve olmazsa olmazlarla donanmış birlikte olursak yaşam daha tatlıdırı gökyüzünde bayraklar misali dalgalandırır
Bir insani yaratılıştır seni kendine tanıtan olayların tümü kendine hitabetin tükenmeden devamlı akışıdır
Her şey yalın ve kolay ulaşılabilir olduğu için her zaman kendini görme şansın vardır, “yalın bir şekilde” yanlışlarını, doğrularını ve eğer amacın toplumda bir fert olarak yaşamaksa kendi yanlış ve doğrularının farkına varırsın
Bu fark ediliş seni sana daha fazla bağlar ama çevrendekilerinde vazgeçilmez ve hayati olduğunun bilincini sana senin doğrun olarak kabul ettirir
Burada detay duygulara dalıp gider ve yaşamın tadını bir anlamlandırsa insan, bir kendince bir yere oturtabilse insan arkadaşsız yaşanmayacağını bir bile bilse
O zaman “bir ağaç gibi özgür ve bir orman gibi hep beraber” deyip kendini toplumsal yaşamanın faturasına veya toplumsal mutluluğa harcanacak emeğe hazırlar, cefayı harcadıysa veya çektiyse, toplumsal sefayı da hak ederek yaşar
Sürekli tercihe zorlanan bir arkadaştan öte, bir yaşam biçimi, gövdenin bir organı ve bir parçası seni senle beraber yaşatan bir var oluş
Çünkü çıkar istemez, hesaplamaz ve bireysellik benliğin ön planını işgal etmemiştir ve hep beraber deyip çocukça oyuna tutuşur zaman
Yarım kalan tüm direngenlikleri kendince direnmeye devam ettiren ve pes etmek nedir bilmeyen bir suyun süzülüşüdür
Bir aşkın yaratılışını anlatan serüven gibi içindekilerin yaşarken basit gördüğü ama dışarıdakilerin ise gözünde çok büyüttüğü hatta erişilmez gördüğü bir deneyimdir
Durumdan hacet çıkarmayan ve kendince çıkar sağlamayı bir ayıp tarlası görüp hiçbir zaman o tarafa meyletmeyen gözdeki dalgalanmayı ömür boyu sürdüren bir bayraktır
Bir kere inanış sade ve kendi zemini de direngenliğe ve sürekli oyuna takılı ibre gibi işler, hatta çok ciddi takılmaya taban tabana zıt olduğu için kendince bir felsefe gibi yaşar ve yaşamı değiştirmeye hükmeder
İnsanların arayıp ta bulamadığı kaybedişlerin toplamıdır, her göz hareketinde kendi kaybına yanan ve kaybın göz önündeki film şeridindeki akışına tanıklık sahnesidir
Film kopsa dahi kaldığı yerden sahne kaybı olmadan devam eder, zayıflık gösterip sahne kaybettirenlere de seni anlamıyorum nasıl bu kadar beceriksiz olabiliyorsun diyen gözlerle bakar
Yaşamın batağa sürüklendiği bir ortamda; bataklıktan kurtaracak bir hamle seni kendine getirecek bir soluğun sana tahsis edilişidir
Son bir hamle, son bir soluk ve son bir sinerji gibi devreye girer tıkanık tüm dere önlerin önünü açar ve suyun kontrolsüz etrafa dağılışını önler
Asla utanma sahnesinin yaşanmasına müsaade etmeden yaşamasını dolu, dolu yaşayan bir serçenin gökyüzünde sürekli uçuşudur
Uçmanın ne kadar zor olduğunu bildiğinden ama uçtuysa da mütevazi olmanın zorunluğunu anlatan bir inci tanesi gibi fark ediliştir
Kimi bulunmaz anıların bir daha yaşansa neleri feda ederimin kabaran dalgası, içinde inanılmaz yeteneklerin toplandığı tiyatro sahnesi
Karakterleri değiştirmeden biraz daha donatan bir arkadaş topluluğu gibi her seferinde bıkmadan yeniden sahneleniştir
Bir varmışa takılıp asla yok oluşu bilmeyen yaratıcılığı senin adımlarınla daha da variyete büründüren uzun yol yolcusu ve kendince senin yardımını bekleyen minik bir yürektir
Adeta minik yüreklerin bahçesinde kendince güllere yeni kokular verdiren ama hiçbir zaman alerjenlerin faaliyetine izin vermeyen yeniden yaratılıştır
Son bir oyunum kaldı onu da oynayıp öyle yanına gelirim diyen bir minik yürekte bulunan kandaki cevher kadar vazgeçilmez bir arkadaştır
Başka bir yürekle buluşma heyecanını tanrıya daha güzel sunmadır.