Mısto, yattığı küçük hastane odasında gözlerini açtığında kardeşi Abdo'yu yanı başında görünce sevinmişti. Abdo ile beraber yattığı yerden televizyon izlemeye başladılar. Reklamlarda nar gibi kızarmış tavuğu görünce korkunç derecede aç olduğunu anladı ve canı kızarmış tavuk çekti Mısto'nun. Bunu Abdo'ya anlattı. Gecenin geç saatleriydi, Abdo ağabeyini hastane odasında yalnız bırakarak ortadan kayboldu. Mısto, "Herhalde bir ihtiyacını gideriyor" diye düşündü..
Aradan üç-dört saat geçmişti. Mısto iyice meraklanmış, yanında telefonu olmadığı için de kimseyi arayamamıştı.
Gecenin geç saatlerinde Abdo hastane odasına geri dönmüştü. Ağabeyi sitem fırça karışımı bir şekilde Abdo'yu kalaylamıştı:
- Oğlum beni bu hasta halimle bırakıp nerelere kayboldun? Öldüm meraktan ! dediğinde, Abdo gayet sakin bir şekilde:
- Yahu abi sen, "Canım kızarmış tavuk istiyor" dedin ya..
- Eeee..
- Ben de yayan olarak taaa Cevizli İstasyonunun oraya kadar yürüyerek kızarmış tavuk aradım, Neyse ki açık bir lokanta görüp orada buldum dediğinde, abisi Abdo'ya attığı fırçadan pişman olmuştu. Kendi kendine, "Çocuğa haksızlık ettim, gecenin bu saatinde benim için onca yolu teperek yorulmuş." der.
Biraz bekledikten sonra Abdo'ya dönerek:
- Hani tavuk nerede? diye sorunca, Abdo gayet sakin bir şekilde:
- Walla orda yedim.. dedi. Mısto yeniden sinirlenmişti:
- Ulan o kadar yol gidiyorsun, tavuğu orada yiyip getirmiyorsun... dedi.
Abdo, abisinin öfkelenmesi üzerine saf bir yüz ifadesi ile :
- Abi, sen televizyonda görüp, "canım çekti" deyince benim de canım çekti gidip yiyip geldim. dedi.
Avrupa'nın canı tavuk çekti, Amerika'ya bu durumu anlatınca Amerika'nın da iştahı kabardı. Amerika da bizim Abdo gibi tavuğu tek başına yiyecekti ki Putin kızarmış nar gibi tavuğu mideye indirdi bile.
Velhasıl Kime niyet, kime kısmet.