Bilimsel bir öneri: Nasıl okumalıyız?

Dijital basın/yayımcılığın oldukça geliştiği bir dönemdeyiz hal böyle olunca bilgi kirliliği ve bilgiyi kavramadan tüketme gibi bir alışkanlık ortaya...

Dijital basın/yayımcılığın oldukça geliştiği bir dönemdeyiz hal böyle olunca bilgi kirliliği ve bilgiyi kavramadan tüketme gibi bir alışkanlık ortaya çıkıyor.

Bir konu hakkında kafa karışıklığına neden olan çok çeşitli iddialarla karşılaşabiliyoruz.

Peki, bu kafa karıştırıcı, çelişkili bilgilerle dolu bilgi kirliliğinde neler yapmalıyız?

İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nde ve İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’nde epidemiyoloji ve psikiyatri araştırmacısı olan EmmaFrans, haberleri değerlendirirken neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak için bilimdeki araçların kullanılmasını öneriyor.

Peki nedir bu bilim insanı gibi düşünmeye çalışmak, işte o öneriler:

1. Şüpheciliğinizi geliştirin: Sosyal medya aracılığıyla yeni bir bilgiyi öğrenirken kendimize şunu hatırlatmamız gerekiyor: “Bu doğru olabilir ancak yanlış da olabilir”. Bu tür sağlıklı bir şüphecilik, her şeyi yanlış olarak reddettiğiniz anlamına gelmez, yalnızca duyduğunuz şeylerin yanlış olabileceğini hatırlamak anlamına gelir; ama aynı zamanda doğru olabilirler veya aralarında bir ilişki olabilir.

2. İddiayı kimin ortaya attığını öğrenin: Bilimde, araştırmacılar bulgularını yayınlamadan önce potansiyel çıkar çatışmalarını ilan etmek zorundadır. Yeni bir iddia ile karşılaştığınızda çıkar çatışmaları arayın. İddia edenler iddalarından kâr elde ediyorlar mı? diye sorun. Kendilerini kale alacak bir organizasyona bağlılar mı? Dikkate alınması gereken diğer iki soru: Yazar veya konuşmacıyı konuyla ilgili yorum yapmaya yetkili kılan şey nedir? Geçmişte hangi söylemlerde bulunmuşlar?

3. Halo etkisine dikkat edin: Halo etkisi; birisine karşı hissedilen duyguların, o kişinin iddialarını nasıl değerlendirdiğinizi etkileyen bir bilişsel önyargıdır. Eğer birini sevmiyorsanız, onunla aynı fikirde olmama ihtimalimiz çok yüksektir; eğer ondan hoşlanıyorsanız, iddialarını kabul etme ihtimaliniz çok yüksektir.

Örneğin; incelenmekte olan yeni bilimsel makaleler yazarların adları kaldırılmış olarak okunur. Bu şekilde, yayınlanmaya layık olup olmadığına karar veren uzmanlar, hangi bilim adamlarının ne yazdığını bilmediğinden, ön yargıdan serbest bir değerlendirme yaparlar. Bunu kendi haber kaynağınızda da deneyin. Başka kaynaklardan gelen iddiaları sorgulayın.

4. Kanıtlara bakın: Bir iddiayı değerlendirirken iddianın dayandığı kanıtların kaynaklarının izlenebiliyor oluşu, kaynakların güvenilirliği, elde edilen sonucun bilginin rasyonel bir değerlendirmesine dayanıyor olmasının gerekliliği ve bir konuyla ilgili tüm araştırmaları göz önünde bulundurmaya çalışmanız gerektiği üzerinde duruyor. Frans, “Mesela, şarap içmenin spor salonuna gitmek kadar sağlığınız için iyi olduğunu iddia eden bir çalışma varsa ve farklı doksan dokuz çalışma bunun tam tersini gösteriyorsa bu bulgu doğru değildir” diyor.

5. Bilgi toplama eğiliminde olun: Onay önyargısı, zaten inandığımız (veya inanmak istediğimiz) hikayeleri veya gerçekleri fark etme olasılığımızın daha yüksek olduğunu söyler. Frans’ın önerisi, “Bilgi ararken, sahip olabileceğiniz her türlü fikre aykırı olan bilgileri göz ardı etmemelisiniz” Bazı bilim adamları, “yankı odası olmayan işbirlikçiler” ararlar. Yankı odası olmayan işbirlikçiler, aktif olarak yanıldığınızı kanıtlamaya çalışan, fikirlerinizi ve varsayımlarınızı kontrol etmenize yardımcı olabilecek kişilerdir. Kendi yaşamınızda, alternatif bakış açıları olan sosyal medyadaki arkadaşlarınız ve tanıdıklarınız ile sohbet edin. Onlarla aynı fikirde olmanıza gerek yok; ancak bilgi diyetinizde sağlıklı ve dengeli bir çeşitlilik olması sizin yararınıza olacaktır.

6. Korelasyon ve nedensellik arasındaki farkını saptayın: Frans, dikkat eksikliği/hiperaktif bozukluk ve otizmi araştırıyor ve son yıllarda bu hastalıklarla teşhis edilen bireylerin sayısının hızla arttığını belirtiyor. Bu hastalıkların aşılar, video oyunlar ve abur cubur gibi birçok olası nedeni olduğunu ancak bu iddiaları destekleyen hiçbir kanıt bulunmadığını ve aynı anda iki şeyin artması nedeniyle bu iki durumun nedensel olarak birbirlerine bağlı oldukları anlamına gelmediğini söyleyen Frans, “Korelasyon nedensellik ile aynı değildir” diyor ve ekliyor “Bir fenomene ait alternatif açıklamalar olabileceğini daima aklınızda bulundurun.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri