Herkesin sahip olmak istediği o olağanüstü özellik: Görünmezlik!
Benim doğuştan sahip olduğum o özellik...
Tahmin edildiği gibi güzel ya da ilginç bir şey değil aslında.
Pek iyi hissettirdiği de söylenemez. Kalabalıklar içinde otururken kimsenin seni görmemesi ya da görmek istememesi, çokta heyecan duyulacak bir şey değil. Bu özellik sadece bende yok, birçok insanda var. Annesi - babası tarafından yeterince ya da doğru sevilememiş, görmezden gelinmiş tüm çocuklarda, tüm insanlarda var...
Bunu yaşayanlar anlatmak istediğim asıl duygunun ne olduğunu bileceklerdir. Görünmezlik demek aslında önemsenmemek, görünmezlik demek aslında sevilmemektir, yaşayan bilir...
Ne ağır, ne acı bir yüktür bu yüreğin omuzlarında. Kaç kişi severse sevsin seni, aklın hep seni görmeyene, sevmeyene takılır kalır. A kişisi ya da b kişisi çok da önemli değildir aslında kim olduğu, oradaki temel mesele çocukluktan gelen o yaradır, eksik kalınmışlıktır…
O yara hep sabit kalır, yüz kişi de sevse, bin kişi de sevse kapanmaz. Bilirsiniz bin kişinin kapatmadığı o yarayı bir kişi bir anda gelir tekrar tekrar kanatır. Ne zaman derman olur yaraya, ne sevgi. Sevgisizlik ya da görünmezlik, adına her ne derseniz. Bu illet, açığı asla kapanmayan bir fazlalıktır hayatınızda...
Gregor'unda dediği gibi "sen sevmezsen kendini, sevmez kimse seni"
Asırlar boyudur süregelen bir döngüdür bu. Denesek severiz belki kendimizi ama sevilmeyi bilmediğimizdendir bu kapatamadığımız açık...
Yenileceğiz.... Yara bere içinde kalacağız belki ama her şeye rağmen sevelim biz kendimizi, bizi sevmeyenlerin yerine de sevelim. Kim bilir belki bir gün bizi de görür dünya...