Kimi şarkılar, türküler vardır sözleri, müziğiyle adeta içimize işlemiştir. “Uyan Sunam uyan derin uykudan!” şarkısı da işte o içimize işleyen şarkılardandır.
Şarkının en can alıcı sözleri olan ve nakarat kısmındaki “derin uyku” ölümü işaret eder.
Şarkının hem aşkı hem de ders veren bir hikâyesi vardır.
Şarkının söz yazarı ve bestekârı Fahri Kayahan’dır (Malatyalı Fahri). Kayahan, şarkıcı, sözü yazarı, besteci, oyuncu, senaristtir. Plaklara okuduğu kendi besteleri yanında anonim ve alıntı pek çok şarkıyı seslendirmiştir. 1940-1960 dönemindeki müzik anlayışını farklı bir tarzla şehir ortamında Fahri Kayahan´la taş plaklara aktarılmıştır.
Ayrılık Ateşten Bir Ok, Hanım Hanım Şen Hanım, Sarı Kurdelem Sarı, Şu Dağları Delmeli Kül Edip Elemeli, Bahçelere Ay Çiçekten Harman Olmaz gibi şarkıları TRT repertuvarına da girmiştir.
Gelelim hikâyeye.
Şarkıda ismi geçen Suna Fahri Kayahan'ın eşidir. O dönem Malatyas’ında kadınlar, hafta içleri bedensel temizlik ve sosyal bir iletişim haline gelen kültürle hamamlara giderlerdi. Onların birinde Suna’nın sırtında bulunan ve asla görünme ihtimali olmayan bir ‘ben’ Suna’nın yakın arkadaşı olan Neriman adlı arkadaşının ilgisini çeker. Akşam eve geldiğinde eşi Mustafa ile konuşurken arkadaşının sırtında ‘ben’ olduğunu eşine söyler.
Bir zaman sonra, Fahri Kayhan bir gün evlerinin yakınında bulunan kahvede Mustafa ile karşılaşır ve aralarında tartışmaya başlar. Tartışma arbedeye dönecekken Fahri Kayhan hiddetle, “Bir daha karşıma çıkma, seni el aleme rezil ederim” der. Bunun üzerine Fahri Kayhan’ı yaralamak için Mustafa, eşinin ona söylediği sözleri hatırlayarak insanlığa sığmayan edepsiz bir çıkış yapar; “Sen benimle uğraşacağına kendi karına sahip çık, ben senin karının sırtındaki beni bile bilirim.”
Fahri Kayhan neye uğradığına şaşırır, inanamaz, eşinin kendisine ihanet ettiğine, allak bullak olur. Ve kafasında sürekli bu soru yankılanır; “El adamı, Suna’nın sırtındaki beni nerden bilecektir?” Eve varır, dayanamaz ve karşısına alıp Suna’yı durumu anlatır, eşi ağlar, yanar, yakılır, yeminler eder Fahri Kayhan’a: “Aman beyim etme” der, “Bakar mıyım senden bir başkasına?”
O gece tartışmadan sonra Fahri Kayhan eşine sarılır ve ikna olduğunu söyleyip konuyu kapatır. Ama bu durum böyle sürmez, hiç de öyle olmaz, o günden sonra istemeden de olsa aklında hep o şüphe kalır ve eşi de bunu hisseder. Günlerden bir gün akşam yemekte çıkan tartışma sonrasında Fahri Kayhan aynı konuyu açarak evden çıkıp gider.
Epey bir zaman sonra eve gelir ve gördükleri karşısında adeta yıkılır; eşi Suna, kendini asmıştır. Sallanan ayaklarının dibinde elinden düşmüş bir mektup durmaktadır. O mektupta Suna son sözlerinde şunları yazmıştır: “Kusura bakma beyim, ama günlerdir kafandaki soruların sebebini bilmekteyim, kendimi temize çıkarmak için başka yol göremedim. Şunu bil ki, ben sana hiç ihanet etmedim.”
Fahri Kayhan gözyaşları ile Suna’nın bedenini ipten ayırır, yere yatırır, bir bakar ki hava aydınlanmıştır. İçindeki yangın öyle büyüktür ki, sözün bittiği yerde, kelimelerin küllerinden o meşhur türküyü yaktığı söylenir:
“Şafak söktü, Suna’m yine uyanmaz
Hasret çeken gönül derde dayanmaz
Çağırırım Suna’m sesim duyulmaz
Uyan Suna’m uyan, derin uykudan
Nice diyar gezdim gözlerin için
Niye kızdın bana el sözü için
Dilerim Allah’tan sızlasın için
Uyan Suna’m uyan derin uykudan
Çektiğim gönül elinden
Usandım gurbet elinden
Hiç kimse bilmez halimden
Uyan Suna’m, derin uykudan…”