Son günlerde iki husumetli grup arasında çıkan kavga kalıbıyla başlayan haberler bayağı arttı.
Çermik, Silvan, Yenişehir, Elazığ, Antep, Urfa derken İstanbul’a kadar uzanıyor bu haberler.
Ölümle, yaralanmayla sonuçlanmayan geneli silahlı kavga haberi okumadığımız günlerin sıklığının arttığı bugünlerde bireysel silahlanmadaki dehşet artışı da gösteriyor bize.
Zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Bazı kesimlerin kendine has adalet duygusuyla hareket ettiği aşikar.
Anlaşmazlığa düşen tarafların fiziksel şiddetle üstünlük sağlama, alt etme çabası neden bölgede daha fazla diye düşünüyor insan.
Bunun ilk nedeni olarak feodal yapı sayılabilir mi?
Devletin etkisinin feodal yapılar içindeki işleyişi maalesef çok daha az.
Birçok kavganın altında toprak ve mülkiyetini veya gücünü koruma çabasının yattığı bilinen bir gerçek.
Bu mantıkla işlenen suçlar artık suç olmaktan çıkıp kendi yarattıkları bir adaletin parçası haline geldiği için de yapılanlar kabul görülüyor, kimi zaman da alkışlanıyor.
Bu kavgalar kimi zaman bir toprak parçası için değil de gücü kabullendirme olarak da yaşanıyor.
Ve ortaya çoğu zaman da kan davası diye adlandırdığımız karşılıklı zaman aşırı saldırıların da önünü açıyor.
Yoksulluğun da tetiklediği ve gelenek haline gelen bu vahşi davranışlar beraberinde, silah taşımayı, bulundurmayı tabi hale getiriyor.
Buna merkezi ya da yerel otoritelerin yetersizliği de eklendiğinde birçok zaman genel güvensizlik ortamında güvenlik ihtiyacının bir karşılığı olarak doğal görülüyor.
Kendi içinde oluşan kanunlarla ortaya çıkan bu durum kırsaldan kent merkezlerine sirayet ederken, kanunların eksik kalışı önemli bir devamlılığın sebebi olabiliyor.
Bu güç gösterisinin devamı kent merkezlerinde farklı suç örgütlerinin de önünü açan en büyük sebeplerden biri.
Yasadışı birçok oluşumun altında da kanunlardan kaynaklı boşluklar bulunmaktadır.
Bu gibi suçların önlen(eme)mesinde en büyük sebep bireysel silahlanmayı ve şiddetle hak aramayı cazip hale getiren kanuni boşluklardır.
Artık kent merkezlerinde de görünür olan bu tür kavgalar, sıradan vatandaşların yaşam alanlarını, yoksul konforlarını da tehdit eder durumdadır.
Önceki Vali Münir Karaloğlu’nun da dikkat çektiği durum belki de tam olarak buydu ve bunu dile getirmesinden günler sonra merkeze alınması da bu anlamda talihsizliktir.