son vapurun karşıya varma telaşı
yarı çıplak, güvertede rüzgarla haşır neşir
denizin gövdesine sığınan yakamoza
eşlik eden bir ayrılık manzarası
...
yatağından arta kalan sıcağa veriyorum
en çok acıyan yerimi
içime akıttığımdan geriye
gözyaşına gebe buğular kalıyor
ağlamak için karanlığı beklemenin anlamsız gururuyla
...
ıslaklığıyla yıkandığım tepenin ardı sıcak
bırakıp gittiğim
gözden azade bakışın
terk ettiğim yerdeyim
sahile vuran suların köpüğünde ayaklarım
elim yaramın üstünde
...
iç çeken sayıklamaları saymazsan
ne kalır geriye
rakı sofrasının esrikliğinde
günahın müthiş cezbi
parmak uçlarıma basa basa
girip çıktığım sınır boyu yatağın
ağustos sıcağına aldırmayan
tuza bulanmış haz telaşı
şehvet mi, tutku mu, aşk mı bilmiyorum
gidiyorum yolun incesinde
...
gelemeyişin pişmanlığına lanet et
hanımeli kokusuyla avun
ya da iskelenin insan telaşında
gözün ilk değdiği yere bırak öfkeni
sevmek kadar güzel olsun
anason kokulu masada
beni iyi hatırla
Hoşça kal.