kirpiğe tutunamayan damlanın ağırlığı kadar hayat
sen başa sarmak isterken her bir şeyi
göğsün ahenkli teranesi
dudakta bir sızıya dönüşür
…
Neyi çok abarttığını yargılarsın da
Hasret kaldıklarına ağlarsın
derken dönüşü olmayan
son soluğa denk gelir zaman
…
vakur duruyor oysa uzaktan bakınca
ayak parmaklarından kulağına varıncaya kadarki
varlığın hafifliği
usulca çekince dizlerini içine yoksunluğu fark edersin
…
dolanıp gezdiğin yolların tozuna bulanıyor beynin
üzerinden epey geçmişken
gözüne değişini gözlerinin
hatırlamak kalır geriye
…
içinde buğday tarlalarının geçtiği acılara denk yolculuk
mutluluk puslar içinde
kısa konuşup uzun susmaksa erdem
erdemi bilmezlik olur