Kürd mitolojisine göre Gündüz ile Gece birbirlerine aşık iki sevdalı. Gece kadın, gündüz ise erkektir; Sürekli birlerini arayıp dururlar…
O kadar yakın olmalarına rağmen bir türlü kavuşamazlar. Biri geldiğinde diğeri kaybolurmuş.. Bu yüzden Kürd aşklarında kavuşma ve mutlu son hiç olmaz. Kürdün bu sevda hikayesi Ortadoğu aşklarına da bulaşmış ve mitolojiye mal olmuş; hiç bir aşkta gece-gündüz sevdası misali kavuşma olmaz. Eğer olursa anlamını yitirmiş sıradan bir aşka dönüşmüştür bu serüven.
Bu mitoloji nereden çıktı?
‘Kürd mitolojisinde böyle bir şey yazmaz’ diyenlere ben de diyorum ki; bunu da ben uydurdum. İleriki kuşaklara şimdiden mitolojik zeminler hazırlıyorum olmaz mı?
Velhasıl bu mitolojik tespitimin ardından şunu da düşünmüyor değilim; Namuslu Kürdün tek hayali ve kavuşmayı istediği tek sevdası vardır. O da ülkesi.
Gece-gündüz sevdası misali hep birbirimizi kovalar dururuz. Biri ötekine gebe, biri diğerini doğururken; ne doğuran ne de doğan birbirlerini göremezle.
Doğuran evlat acısını yaşarken, doğan ise yetim ve kimsesizdir. Hem anne çocuk ve hem de müthiş bir aşk metaforunda kaybolan bir sevda hikayesidir Kürdün özlemleri.
…
../Dostum, bir ağabey kadar sevdiğim, 68 kuşağı sosyalist Reşit abi felç geçirmiş. Aradım kendisini, bir kafede oturduk. Ülkenin gündemi, seçimleri konuştuk. Sevgili abimiz konuşmakta çok zorlanıyordu. Fazla yormak istemedim kendisini. Haftada iki gün hastaneye taksi tutarak gidiyor. Oldukça da maddi sıkıntılar yaşıyor. Dostların ve mücadele yoldaşlarının vefasızlığından söz etti.
“Tek isteğim 14 Mayısa kadar ölmeyip seçim sonuçlarını görmek" dediğinde gülüştük.
"Yok, yok Reşit abi, sen Sosyalizmi de görürsün" dedim, öfkelendi, "Oğlum bu millete Burjuva demokrasisi bile fazla. Sosyalizme yazık olur, onu da kirletip tecavüz ederler" dediğinde karşılıklı katıla katıla güldük.