Bugün yine özledim seni Diyarbekirim
Sana koşmak, koynunda uyumak istiyorum
lakin can arzular,
elim yetmez vax lımın bırindarım
Ben sende mahsur kaldım Diyarbekir
ve rahmine sürgün düştüğüm
hiç bir şehir benzemedi bana
sense bir şahin kanadında yaralı kaldın bende
ambulans çığlığında
flaş haberlere düştü çatışmalarım
Ne geyik bacağı, ne kartal kanadı
özgürleştiremedi bendeki gurbeti
gündüz mevzide, gece koynunda uyudum,
doğan güneşe ana avrat küfürler savurdum
mahpusluk misali
Biter mi özlemek diye soran mahkeme kürsüsü beynim,
son savunmasını yapamayan yüreğim darağacında şimdi
nitekim tezkereler kapalı, umut başka baharlarla avunsun şimdilik
***
Biliyor musun Esra, doymuyor adaletin aç karnı
Gittikçe eksiliyoruz aslında
Sonra fahişenin kasıklarında fişleniyoruz bir bir
Xale İsmet’ten seçmeler
Bayram nedeniyle herkes çok güzel temennilerde bulunuyor. İyi hoş da bütün bu kötülükleri kim yapıyor?
…
Bir de "Askıda İnsanlık" biraz da "Askıda Adalet" olsaydı birbirimizi yemeğe gerek kalmazdı.
…
Parlamento, yasaların yapıldığı yer değil, kendilerini patronlarına kanıtlamaya, sadakat ve bağlılıklarını göstermeye çalışan fedailer olimpiyatıdır.
…
Bir dönem önce sarıl, sonra saldır!
Dönem değişti şimdi de, önce saldır, sonra sarıl.!
Ne büyüksün Eyyyy Dolar!
Büyük İkramiye
Daktilonun şakırtısı öykülere ilham oluyordu. Bir gençlik daktilo ile tarih oldu.
Tewlo adlı mizah dergisine Kod isimle mizah yazıları yazıp gizliden gönderiyordum. Yakalanmak en büyük korkumuzdu.
Bir defasında kahvede az ötemde oturan, görev yaptığımız İlçede meşhur, benden nefret eden, sık sık görev yerime gelip bana laf atarak provake etmeye çalışan Kazım adlı siyasi polis arkadaşına benim yazımı göstererek, "Bunu yazanın kim olduğunu bulup yakalarsam, wallahi piyangoda büyük ikramiye çıkmış adam bile benim kadar sevinemez.. " diyordu.
Oysa büyük ikramiye yanı başında duruyordu.. Lakin amorti kadar değeri olmayan sıradan bir elbise ile…