.../Nasılsın diye sorarsanız?
"Haydar gibiyim" derim.
Hani hep söyler ya, "Gah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi, gah inerim yeryüzüne seyreder alem beni" işte ben de aynen Haydar'a benzedim. Gah giderim hastanelere seyreder hekimler beni, gah giderim mahkemelere seyrederim hakimleri.
Avukatlık ücretleri el değil yürek yakıyor. Sisteme karşı gelip iki kelime söylemek artık yürek değil, para gerektiriyor. Yani "varsa paran herkes hayran, yoksa paran kaç gelir daran" (Bu sözü de ben attım tuttu)
Hakim, "Yahu amca senin ne işin olur bu yazma çizme işlerinde? Bak işte böyle mahkemelere gider gelir ve bir sürü para cezası ödersin! Otur evinde torun sev! " dediğinde yıllar önce Bağlar'da kahvecilik yapan Xale Hesso aklıma geldi, "Oğlum buldun bi at, orda yat/Sana ne lazım xet û berat" derdi. Anlamı, işine yarayan birşey buldun mu üstüne yat, etliye sütlüye karışma" demekki o günden bu güne değişen hiç bir şey olmamış..
Hekim-Hastane demiştik değil mi? Evet sistemin işkencehaneleri, zindanları, yedirilen zehirler, üzüntü, kaygı, tasa derken sağlam hiç bir şey bırakılmamış, biz yaşadığımızı sanırken nefes alan birer ölüymüşüz meğer.
Genç doktor tahlil ve tetkiklere bakarken, "Yahu amca bu ne hal? Kendine hiç iyi bakmamışsın.. Sağlam hiç bir yerin kalmamış" diye o da bastı fırçayı.. Sadece güldüm.. yaşadıklarımızı uzun uzadıya anlatamadım tabii.. Anlatsam da sanki çok umurundaydı.. Kürtçe'de bir söz var, "Yên zane zane, Yên nızane dıbe baqê niska" (Bilen biliyor, bilmeyen de bir tutam mercimek sanıyor) neyse uzatmayayım. Doktora, "Hocam tetkikler önünüzde onurumda bir sıkıntı yoksa gerisi önemli değil" dedim. Yüzüme ters ters bakıp, "Yürü git be amca sen kafayı sıyırmışsın" dedi.
Hakimler hapishaneye, Hekimler Tımarhaneye adam ararken, Ülkenin Hapishaneye ve Tımarhaneye döndüğünü ne bilsin garipler.