Cumhurbaşkanı, Diyarbakır gezisinde 12 Eylül’ün Kıyma makinesi olan 5 nolu İşkencehanesinin kültür merkezine dönüştürüleceğini açıklayacakmış.
Bu zulüm cenderesinden geçen biri olarak asla orayı ziyaret edemem. İçim elvermez, anılarım beni ikinci bir zulme tabii tutar, bütün duvarlar üzerime gelir dayanamam..
Aha şurada yoldaşımı öldürdüler, o yoldaşımın gülümseyen yüzü belirir vahşetin arsızca kol gezdiği maltalarında. Duvarda joplu işkenceye uğrayan gencecik yoldaşlarımın siluetleri belirir, acı çığlıkları kulaklarımı sağır eder, dayanamam.
Sonra çırılçıplak karların içinde süründürülürken soğuktan kızaran vücuduna indirilen jop darbeleri ile kanayan ve karları kızıla boyayan Fehmi'nin gardiyana attığı nefret bakışlarını görürüm, dayanamam..
Kafası kanalizasyon rögarına zorla sokulan, bu esnada gardiyanlara küfür eden Bozo (Halim Yıldırım) canlanır gözlerimde, dayanamam..
Bütün koğuş dayak yemesin diye öne atılarak, "Ben yaptım" diye bağıran Kemal Yıldırım’ın vücudunda patlayan sopa darbeleri ile gülümseyen yüzünü görürüm, dayanamam..
"Çırpınırdı Karadeniz" türküsü eşliğinde işkence ve tacize uğrayan kadınların çığlığı ile deliririm, dayanamam.
Sonra açlık grevinde iken zorla yemek yedirilmeye çalışırlarken kafası karavanaya sokulan, ağzına bulaşan sulu yemek artıklarını gardiyanın suratına tüküren Refik Akay’ın dalga geçen kahkahasını görürüm, dayanamam.
Sayı sayamadığı için torunu yaşındaki gardiyandan acımasız bir şekilde tokat yedikten sonra zorundan oturup ağlayan seksen yaşındaki Tahir dayının göz yaşlarına hiç dayanamam..
Mahkemeye giderken hayvanlar misali zincirlerle birbirine bağlanan yoldaşlarımın önüne zorla eğdirilen başlarını ve başını kaldıranların kafasına inen sopalarla akan kanla hakim karşısına çıkarılırken yüzlerindeki acılara dayanamam.
Kış ayazında gece yarısı koğuşlar basılarak işkenceden sonra üzerimize ve yataklarımıza dökülen buz gibi sularla ıslanan yataklarda uyumaya çalışan kardeşlerimin diş şakırtılarına dayanamam.
Oğlunun resmine bakıp ağlayan yoksul köylü Fahri'nin kızaran gözlerine bakmaya dayanamam.
Türkçe bilmeyen annemin ziyaret kabininde benimle Türkçe konuşmaya çalışırken çektiği acıya dayanamam.
Tecavüz edilen kadın tutsakların kanlı elbiseleri tutsak olan kocalarına gösterilirken, kocaların yüzlerinde taşıdıkları öfke ve çaresizliğe dayanamam.
Yaz sıcağında yiyemeyip tuvalete döktüğümüz aşureyi rögar kapağı açılarak önümüze getirip zorla yedirirlerken kusan arkadaşlarımıza kusmukları yedirilmeye çalışılırken bayılmalarına dayanamam.
Tüm bu zulümlere dayanabilen müzeyi gezebilir.