../Sabah bayramdı, arkadaşlarım pırıl pırıl elbiselerini giyip etrafa hava atarak kapı kapı gezeceklerdi.
Aylardır kumbaramdaki paralar ile şöyle havalı elbiselerle caka atma hayalim darmadağın tuzla buz olmuştu. Lakin kumbaramdan çıkan para ile bir tişört dahi alamazdım.
Oturup hüngür hüngür ağladım. Akşam babam eve gelince halimi görüp o da çok üzülmüştü. Teselli etmeye çalıştı ama ben gözyaşlarıma söz geçiremiyordum. Kendime çok acımıştım. Gözyaşlarım bitmişti lakin hıçkırığım durmak bilmiyordu.
Annem geceden harıl harıl evde bayram çöreği yapmış, tepsilere dizerek mahallemizdeki fırına götürürken babamdan fırın parası istedi. Babam boynunu büktü, "Para yok! " diyebildi. O an kendime olan acıma duygum babama olan merhametin gölgesinde kalmıştı. Biriktirdiğim bozuk paraları hiç tereddütsüz annemin eline tutuşturdum. Annem de müthiş üzülmüştü fakat çaresiz bir şekilde paraları alarak fırına gitti.
O günlerin benim üzerimde bıraktığı travmayı bugün bile yaşıyorum. Bu yüzden evde bir kumbara muhakkak bulundururum. Bir yılda altı yüz bazen beşyüz lira birikir. Her arefe günü açıp komşularımdan çok yoksul olan bir aileye verip çocuklarına elbise almalarını isterim.
Geçmişte ağlayan çocukluğumun gözyaşlarını böylece dindirmeye çalışırım.