25Masa hınca hınç insan kalabalığı tarafından adeta işgale uğramış. Her görüşten insanlar Ülke gündemine ters takla attıracak sözlerle tartışıyorlar. Kalabalık topluluktan gelen uğultular arasından biri oturduğum yan masaya bakarak benim de şenliğe dahil olmamı istedi.
--Hoca bak tam senlik bir konu gelsene? dedi. "Yok" dedim, modumda değilim.. diye yanıt verdim ama kulağım onlarda..
"Bak gördün mü, Gaziantep ve Derik'teki kazalara Hükümet anında tüm Bakan ve Bürokratları ile gittiler. Bir de " İktidar biz Kürdleri önemsemiyor"diyorsunuz.. " Bu sözler beni tartışmaya çekmek için bir provakasyon olduğunu anlamıştım. Hiç yerinden kalkmadan, "Bakın size bir anektod anlatacağım eğer sözümü kesmeden dinlerseniz konunuza dahil olurum" dediğimde söz vererek derin bir sessizliğe büründüler..
"Altı yedi yaşlarında iken Diyarbakır'ın Mardinkapı semtinde aynı avluda dört beş aile kirada oturuyorduk. Kiracılardan biri Bingöl'ün Genç İlçesinden Zaza bir aileydi. Benim yaşımda Azize isminde bir kızları vardı. Peho adındaki dedesi hergün torununu sevmek için bulunduğumuz avluya gelirdi. Torununu severken, " Azize tu terrık mına" (Azize sen benim şeyimsin) derdi. Bu sözün anlamını bilmiyordum ama Azize'nin annesi Zahide abla tercümesini yapardı. Biz de her defasında Azize'yi kızdırmak için ona, "Azize tu terrık mına" derdik ama Azize oturup ağlardı. Oysa dedesi Peho ona aynı şeyleri söylediğinde çok mutlu olup seviniyordu.
Peho'nun gerçekten torununu çok sevdiğini yıllar sonra anladık. Çünkü Peho'ya göre insanın en kıymetli organı şeyi idi. Onu şeyi kadar seven bir dedesi vardı. Yani sevgiyi yürekte değil başka organa sığdırmış bir adamın ulaşılmaz sevgi sözcüğüydü Azize'nin kulağına fısıldanan..
İşte siyasetçiler de bizleri mağduriyetimizle seviyor. Keşke biz Kürdlere insanca muamele ederek onların sevinci ile onların değerlerine saygı göstererek sevselerdi.. O zaman bu toplu çıkartma harekatının da bir anlamı olurdu." dedim.
Kimi hak verdi, kimi bağırıp çağırdı. Kimi de ikna olmasına rağmen erkekliğe b.k sürmemek adına anlamsızca karşı çıktı..
Ben yüzümü masama dönüp çayımı yudumlamaya devam ettim. Sonra da bu güzel çayı yapan kahveciye :
--Osman tu terrık mına! diye seslendim. Osman, "O ne demek hocam?" dedi. Ben de, "Seni seviyorum" demek, dediğim de, dönüp bana, "Ben de seni.. " diyince orada bulunanlar yüksek sesle kahkahayı patlattılar.