Toplum olarak gün geçtikçe bataklığa sürükleniyoruz.
Önce ahlâki duygularımız ve değerlerimiz yok edildi. Marjinal hayatı normalleştiren gayrıahlaki diziler önce gençlerimizin beyinlerini yıkadı. Buna tüm kurumlar susarak adeta destek verdi. Okul dizileri, çocukların bilimden değilde henüz çocuk yaştaki beyinlerine marjinal ilişkileri konu aldı. Birbirlerini kıskanan birilerini paylaşamayan duyguları bilinçaltına yaydı.
Toplumun ahlaki değerleri henüz çocuk yaşta kabul edilmeli ve çocukların bilime, üretime, inanca, evreni anlamlandırma yeteneklerini geliştirmelidir.
Aile hayatını bitiren ilişkiler türedi. Kimin kiminle ne yaptığı belli olmayan adına gizli aşk diye sapkın ilişkileri topluma dayatılan filmler, programlar diziler her gün artarcasına devam edildi. Kimse bu dur diyemedi. Siyasiler milletin aklı bunlarla oyalansın da onlarda kendi siyasi istikballerini garanti altına alsın diye mi bilmiyorum ama bir yaklaşımda ve tepki de bulunmadılar.
Acıma duygusu gün be gün yok edilmeye çalışılıyor. Merhamet etmek artık enayilik olarak algılanır oldu. Saygı terimi neredeyse kalmadı. Toplu taşıma araçlarında artık gençler yaşlılara, kadınlara veya engellilere kolay kolay yer vermiyor. Aile büyüğü kendisine zararlı olan bir şeyi yapmamalarını istemeyince sanki kötülüklerini istemiş gibi reddediyorlar. Hatta karşı gelip tersine onlar neredeyse el kaldıracak bir seviyeye ulaştı.
Her şey normalleşiyor. Büyükler evden atılıyor ve artık toplum olarak kabul görülen bir şey oldu. Huzur evleri doldu taştı. Çocuk bakım evleri hat safhada. Aile içi sevgi, saygı neredeyse bitme noktasına geldi. Biz bitiyoruz gün be gün.
Tüm toplumsal değerlerimizle değersizleşiyoruz. Komşuluk diye bir kavram yok oluyor. Sayısız katlı binalarda sayısız dairelerde kimse birbirini tanımadan yıllarca oturuyor. Biri ölse kimse aylarca farkına varmaz. Öyle bir duruma geldik.
Türlü türlü ahlaksız yaşamlar türedi. Gençler ne idüğü belirsiz maddeler kullanmaya başladı. Kontrolsüz yabancı girişi aile hayatını neredeyse bitiriyor. Yabancılar herkesçe potansiyel hayat kadını olarak görülmeye başlandı. Bu bağlamda oluşan ikili ilişkiler gün geçtikçe artıyor ve normalleşiyor. Bu duruma herhangi bir müdahale de söz konusu değil. Yazık çok yazık.
Sonuç itibariyle tüm insani duygular birer birer yok olmaya başladı. Aile hayatı, çocukluk dönemi, gençlik dönemi, okul dönemi, iş hayatı dönemi ve yaşlılık dönemi, sosyolojik, ekonomik, ahlâki, tarihsel gelişimi ile bize ait olmayan normlara gebe bırakıldı.
Böylelikle geçmişimizin izleri silinmeye başlandı. Geleceğimiz de bize ait olmayan yarınlara terk edildi. Biz bizden uzaklaşıyoruz.
Çocuklara yapılanları içim elvermediği için reklam olmasın diye yazmıyorum. Allah onları kahru perişan etsin inşallah.
Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve cinayetler her gün artarcasına devam ediyor.
Çocuklar tedirgin. Ergenler tedirgin. Aileler tedirgin. Anne babalar tedirgin. Eğitim, sağlık, kültürel değerler, tarihi süreçler bu anlamda tedirgin. Ama hâlâ tedirgin olmayan bir güruhla karşı karşıyayız.
Toplum ahlâki çöküşü yaşıyor. Ses yok.
Toplum vicdanî çöküş yaşıyor. Ses yok.
Toplum tek sermaye olan insani çöküş yaşıyor ve maalesef yine ses yok.
Sessiz kaldığımız her şey bir gün kapımıza geldiğinde emin olun yine kimseden ses duyamazsınız.
Tüm duygularımızın insani değerlerle örtüştüğü bir dünya dileğiyle.
Sevgi ile kalın